



| meselu | : durum, hal |
| ellezîne | : onlar 3 - yunfikûne |
| emvâle-hum | : kendi mallarını |
| fî sebîlillâhi (sebîlii allâhi) | : Allah'ın yolunda |
| ke | : gibi |
| meseli | : durum, hal |
| habbetin | : tane, tohum |
| enbetet | : yetiştirdi (verdi) |
| seb'a | : yedi |
| senâbile | : sünbüller, başaklar |
| fî | : içinde, ... de |
| kulli | : hepsi, herbiri |
| sunbuletin | : sünbül, başak |
| mietu | : yüz |
| habbetin | : tane, tohum |
| ve allâhu | : ve Allah |
| yudâifu | : kat kat arttırıp, verir |
| li men | : kişi için, o kimseye |
| yeşâu | : diler |
| ve allâhu | : ve Allah |
| vâsiun | : vasi olan, herşeyi kapsayan, lûtfu geniş (bol) olan |
| alîmun | : en iyi bilen |

