



| lâ yukellifu | : mükellef kılmaz, sorumlu tutmaz |
| allâhu | : Allah |
| nefsen | : nefs, kişi, kimse |
| illâ | : ancak, sadece, den başka |
| vus'a-hâ | : onun gücü, kapasitesi |
| lehâ | : onun |
| mâ kesebet | : kazandığı şeyler |
| ve aleyhâ | : ve (sorumluluğu) onun üzerinde |
| mektesebet (mâ iktesebet) | : kazandığı neğatif şeyler |
| rabbe-nâ | : Rabbimiz |
| lâ tuâhız-nâ | : bizi aheze etme, sorgulama |
| in nesînâ | : eğer, şâyet unuttuysak |
| ev | : veya |
| ahta'nâ | : hata yaptık |
| rabbe-nâ | : Rabbimiz |
| ve lâ tahmil | : ve yükleme |
| aleynâ | : bizim üzerimize, bize |
| ısran | : zorluk, güçlük |
| kemâ | : gibi |
| hamelte-hu | : onu yükledin |
| alâ ellezîne | : o kimselere, onlara |
| min kabli-nâ | : bizden önce |
| rabbe-nâ | : Rabbimiz |
| ve lâ tuhammil-nâ | : ve bize yükleme |
| mâ lâ tâkate lenâ | : bizim takat, güç yetiremeyeceğimiz şeyi |
| bi-hi | : ona |
| ve a'fu an-nâ | : ve (bizden günahlarımızı) affet |
| ve igfir | : ve mağfiret et, günahlarımızı sevaba |
| lenâ | : bizi, bize, bizim için |
| ve irham-nâ | : ve bize rahmet et, Rahîm esması ile |
| ente | : sen |
| mevlâ-nâ | : bizim mevlâmızsın |
| fe | : artık |
| ensur-nâ | : bize yardım et |
| alâ el kavmi el kâfirîne | : kâfirler kavmine karşı |

