



| ve iz kâle | : ve demişti |
| mûsâ | : Musa |
| li kavmi-hi | : kendi kavmine |
| yâ | : ey |
| kavmi | : kavmim |
| inne-kum | : hiç şüphesiz siz, muhakkak ki siz |
| zalemtum | : zulmettiniz |
| enfuse-kum | : nefsleriniz, kendiniz |
| bi ittihâzi-kum(u) | : edinmeniz ile, edinerek |
| el icle | : buzağı |
| fe tûbû | : artık, hemen tövbe edin |
| ilâ | : ... a |
| bârii-kum | : sizin yaratıcınız |
| fe uktulû | : o zaman, o halde, artık öldürün |
| enfuse-kum | : kendi nefsleriniz, kendi kendiniz, birbiriniz |
| zâlikum | : işte bu |
| hayrun | : hayırlı, daha hayırlı |
| lekum | : sizin için, |
| inde | : yanında, katında |
| bârii-kum | : sizin yaratıcınız |
| fe | : böylece |
| tâbe aleykum | : sizin tövbenizi kabul etti |
| inne-hu | : muhakkak ki o, hiç şüphesiz o |
| huve | : o |
| et tevvâbu | : tövbeleri kabul eden |
| er rahîmu | : rahîm olan, rahmet nuru gönderen, |

