



| ve lemmâ | : ve olduğu zaman |
| verede | : vardı, ulaştı |
| mâe | : su |
| medyene | : Medyen |
| vecede | : buldu |
| aleyhi | : onun üzerinde, onda (orada) |
| ummeten | : bir ümmet |
| min en nâsi | : insanlardan |
| yeskûne | : suluyor, su alıyor |
| ve vecede | : ve buldu |
| min dûni-him | : onlardan başka |
| emreeteyni | : iki kadın |
| tezûdâni | : (ikisi) engelliyor |
| kâle | : dedi |
| mâ | : nedir |
| hatbu-kumâ | : sizin (ikinizin) durumu |
| kâletâ | : ikisi söyledi, dedi |
| lâ neskî | : biz sulamayız, sulayamayız |
| hattâ | : oluncaya kadar |
| yusdira | : döner, çekilir |
| er riâu | : çoban |
| ve ebû-nâ | : ve bizim babamız |
| şeyhun | : ihtiyardır |
| kebîrun | : büyük (çok) |

