



| ve lâ tekûnû | : ve olmayın |
| ke ellezîne | : onlar gibi |
| teferrakû | : ayrıldılar |
| ve ihtelefû | : ve ihtilâfa, ayrılığa, anlaşmazlığa düştüler |
| min ba'di | : sonradan, sonra |
| mâ câe-hum | : onlara gelen şey |
| beyyinâtu | : beyyineler, açık deliller |
| ve ulâike | : ve işte onlar |
| lehum | : onlar için vardır |
| azâbun azîmun | : azîm azap, büyük azap |

