



| ve | : ve |
| lâ tehinû | : gevşeklik göstermeyin |
| fî ibtigâi | : arama konusunda, aramakta |
| el kavmi | : kavim |
| in | : eğer |
| tekûnû | : siz oluyorsunuz |
| te'lemûne | : acı çekersiniz, acı duyarsınız |
| fe | : sonra, ayrıca |
| inne-hum | : muhakkak ki onlar |
| ye'lemûne | : acı çekiyorlar |
| kemâ | : gibi |
| te'lemûne | : siz acı çekiyorsunuz |
| ve tercûne | : ve ümit ediyorsunuz |
| min allâhi | : Allah'tan |
| mâ | : şey |
| lâ yercûne | : ümit etmiyorlar |
| ve kâne | : ve oldu, ...dır |
| allâhu | : Allah |
| alîmen | : en iyi bilen |
| hakîmen | : hüküm ve hikmet sahibi |

