yâ eyyuhâ | : ey |
ellezîne | : onlar, olanlar |
âmenû | : âmenû oldular, îmân ettiler |
lâ takrabû | : yaklaşmayın |
es salâte | : namaz |
ve entum | : ve siz |
sukârâ | : sarhoşlar |
hattâ | : hatta, ... oluncaya kadar |
ta'lemû | : siz biliyorsunuz |
mâ | : ne |
tekûlûne | : söylüyorsunuz |
ve lâ | : ve olmaz |
cunuben | : cünup olarak |
illâ | : hariç |
âbirî | : gelip geçenler, yolcular |
sebîlin | : yol |
hattâ | : hatta, ... oluncaya kadar |
tagtesilû | : yıkanın, gusül abdesti alın |
ve in | : ve eğer |
kuntum | : siz oldunuz |
ev | : veya |
mardâ | : hasta |
alâ | : üzerinde, ...'de |
seferin | : yolculuk |
ev | : veya |
câe | : geldi |
ehadun | : biri, birisi |
min-kum | : sizden |
min el gâiti | : tuvaletten |
ev | : veya |
lâmestum | : yaklaşıp dokundunuz (cinsi temasta bulundunuz) |
en nisâe | : kadınlar |
fe | : fakat |
lem tecidû | : bulamadınız |
mâen | : su |
fe teyemmemû | : o taktirde teyemmüm edin |
saîden | : toprak |
tayyiben | : temiz |
fe imsehû | : sonra onu mesh edin, sürün |
bi vucûhi-kum | : yüzlerinize |
ve eydî-kum | : ve elleriniz |
inne | : muhakkak |
allâhe | : Allah |
kâne | : oldu, ... idi, ...dır |
afuvven | : affeden |
gafûran | : mağfiret eden |