



| meselu | : misâli, örneği, durumu |
| el cenneti | : cennet |
| elletî | : o ki |
| vuide | : vaadedildi |
| el muttekûne | : takva sahipleri |
| fî hâ | : onun içinde, orada |
| enhârun | : nehirler |
| min mâin | : sudan |
| gayri | : olmaksızın, olmayan |
| âsinin | : (suyun kokusu) değişmiş, bozulmuş |
| ve enhârun | : ve nehirler |
| min lebenin | : sütten |
| lem yetegayyer | : kokuşmayan, bozulmayan |
| ta'mu-hu | : onun tadı |
| ve enhârun | : ve nehirler |
| min hamrin | : şaraptan |
| lezzetin | : lezzetli |
| li eş şâribîne | : içenler için |
| ve enhârun | : ve nehirler |
| min aselin | : baldan |
| musaffen | : saflaştırılmış, saf, süzülmüş |
| ve lehum | : ve onlar için |
| fî-hâ | : onun içinde, orada vardır, bulunur |
| min kulli | : bütün çeşitlerden, her çeşitten |
| es semerâti | : ürünler, meyveler |
| ve magfiretun | : ve mağfiret vardır |
| min rabbi-him | : Rab'lerinden |
| ke | : gibi |
| men | : kimse, kişi |
| huve | : o |
| hâlidun | : ebedî olan, devamlı kalacak olan |
| fî en nâri | : ateşin içinde, ateşte |
| ve sukû | : ve sulandılar, içirildiler |
| mâen | : su |
| hamîmen | : kaynar halde |
| fe | : o zaman, böylece, bu sebeple |
| kattaa | : parçalandı |
| em'âe-hum | : onların bağırsakları |

