



| ve ennâ | : ve gerçekten biz |
| le | : elbette |
| mesnâ | : dokunduk (kulak hırsızlığı yapmak için) temasa geçtik yokladık, yükseldik |
| es semâe | : sema, gökyüzü |
| fe | : o zaman |
| vecednâ-hâ | : onu bulduk |
| muliet | : doldurulmuş |
| haresen | : koruyucular, bekçiler |
| şedîden | : şiddetli, kuvvetli, çok güçlü |
| ve şuhuben | : ve şihaplar, yakıcı ışınlar, kayan yıldızlar, ateş şuleleri |

