Ruh ve meleklerle ilgili olarak!
Selamun aleyküm Değerli Mehmed abi,
Yaratılış ve İnsanlık tarihi kitabınızın yorum bölümündeki tashihinizde Mearic 4 ayetini ilk mealinde Ruh'u cebrail olarak söylerken; tashihte sadece sıradan bir "ruh" olarak söylemenizi nasıl anlamalıyız?
Ayrıca meleklerin yaşam ve hareket hızını bilmeyen insana, neden onların verileri üzerinden bir haber verilsin ki! Secde 5 ve Hacc 47 ye göre, Rabbin katındaki bir gün bin seneye denktir. Melekler ise kendilerine göre elli bin sene olan bir günde O'na ulaşıyorlarsa, yaptığınız işlemin neresi yanlış yeterince anlamış değilim. Biraz daha detay verirseniz sanırım daha iyi anlayabileceğiz. <<< Fatma CEREN >>>
Ve aleykümselam
Ruh kelimesi Kur'an-ı Kerim'de özel anlamda Cebrail (a.s.) için kullanıldığı gibi biz insanlardaki ruhu da içine alacak şekilde genel anlamda da kullanılmaktadır. "Melekler ve ruh (bu yollar ile kendi hızlarına göre) süresi ellibin yıl olan bir günde O'na yükselip-çıkar. (70-Mearic 4)" ayetindeki Ruh ifadesi özel anlamda Cebrail (a.s.) için kullanılsaydı, bizim anlayışımıza göre önce Ruh ifadesinin zikredilmesi yani "Ruh ve melekler" denilmesi gerekirdi. Çünkü biliyoruz ki Rabbimiz katında yüce bir makamı olan Cebrail (a.s.)'da meleklerin genelinde bulunan bütün özellikleri olmasına rağmen meleklerin genelinde Cebrail (a.s.)'ın bütün özellikleri yoktur. Bunu dikkate aldığımız zaman Mearic 4'deki ruh ifadesiyle Cebrail (a.s.) kastediliyor olsaydı, meleklerin genelinin yapabildiği bir eyleme "melekler ve Ruh" ifadesiyle Cebrail (a.s.)'ın dahil edilmesi değil, Cebrail (a.s.)'ın yapabildiği bir eyleme "Ruh ve melekler" ifadesiyle diğer meleklerin dahil edilmesi uygun olurdu. Meselenin bu boyutunu da dikkate aldığımız için ayetteki Ruh ifadesine "Bu Cebrail (a.s.)'dır" diyerek bir anlam kısıtlaması getirmek istemedik.
Kitablarımızda ısrarla altını çizdiğimiz gibi Kur'an-ı Kerim'de zamanla ilgili olarak verilen bütün algılar, muhatab alınan varlığa göre tanımlanan algılardır. Dolayısıyle yaşam hızları bizlerden çok çok daha fazla olan meleklere özgü zaman algısıyla, insanlara özgü zaman algısını aynı kefeye koyarak bazı hesaplarda bulunamayız. Bu ifadelerimiz dünyevi yaratılışımızı içine aldığı gibi hareket kabiliyetimizin ışık hızına ulaşabileceği (...O gün mü'min erkeklerle mü'min kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında (cennete ışık hızıyla) koşup-giderken görürsün... 57-Hadid 12) uhrevi yaratılışımızı da içine almaktadır.
"Melekler ve ruh (bu yollar ile kendi hızlarına göre) süresi ellibin yıl olan bir günde O'na yükselip-çıkar. (70-Mearic 4)" ayetindeki ellibin yıl ifadesini insanların zaman algısına göre tefsir edenlerin, bu anlayışlarını tekrar tekrar düşünmeleri gerekir. Ayette çok açık bir şekilde bu meleklerin ellibin yılda Rabbimiz katına yükselip-çıktıkları beyan edilmektedir. Bu ellibin yıl bize göre olsa ve bizler de ışık hızına ulaşabilmiş bir yaratılışta olsak, melekler ve ruhun yükselip-çıktıkları Rab katının dünyaya uzaklığı ellibin ışık yılı olmaz mı? Oysa bizler biliyoruz ki şanı yüce Rabbimiz göğü yedi kat olarak yaratmış ve ilk katman olan yakın göğü de yıldızlarla donatmıştır. Birinci kat olan dünya göğünde bulunan uzak yıldızların dünyaya olan milyonlarca ışık yılı mesafeleri dikkate alındığı zaman meleklerin yükselip-çıktıkları Rab katının ellibin ışık yılı mesafede olduğu hiç düşünülebilir mi?
Modern bilimi fazla dikkate alan bazı arkadaşlar "Evrende ışıktan hızlı birşey olmadığına göre meleklerin ışıktan daha mı hızlı olduğunu söylüyorsunuz?" diyeceklerdir. Einstein kaynaklı bu görüşü bizler de biliyoruz. Nitekim yaratılmış alemi Yaratıcıyı dikkate almadan anlamaya çalışan günümüz bilimselliğinin ulaştığı nokta, evrende ışıktan hızlı birşey yoktur noktasındadır. Oysa böyle bir iddiada bulunmadan "Biz görünür evrende ışıktan hızlı birşey olduğuna şahit olmadık" deselerdi, bu sözleri ilmi temkine ve edebe daha uygun bir söz olurdu. Yaratıcıyı ve Yaratıcının kelamını dikkate alan bizler için bu mesele elbetteki böyle değildir.
Fatma kardeşim sorusunda "Meleklerin yaşam ve hareket hızını bilmeyen insana, neden onların verileri üzerinden bir haber verilsin ki!" demektedir. Bizler elbetteki meleklerin hızlarını rakamsal olarak bilmiyoruz. Ancak araştırmacı kardeşlerimiz Kur'an-ı Kerim'in bu konuyla ilgili ayetleri üzerinde ciddi bir çalışma yapacak olurlarsa, ayetlere dayalı olarak meleklerin ışıkla mukayese edilemeyecek bir şekilde çok hızlı varlıklar olduklarını söyleyebileceklerdir. Mesela Rabbimizin göğü yedi kat olarak yarattığını ve yakın göğü de yıldızlarla donattığını bilen bu araştırmacı kardeşlerimiz, birinci kat olan dünya göğünde bulunan yıldızların uzaklığından hareketle bu göğün büyüklüğünü dikkate alarak aşağıdaki ayet-i kerimeyi tefekkür etmeleri gerekir.,
"Doğrusu biz göğü yokladık fakat onu şiddetli-güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı-dolu bulduk. (72-Cin 8)"
Ayette beyan edildiği gibi birinci kat gökten çıkmaları mümkün olmayan cinler, bu göğün sınırlarını yokladıklarını belirtmektedirler. Şimdi hep birlikte biraz düşünmeye başlayalım. Cinler ışık hızını aşamayan varlıklar olsalardı, ilk kat göğün sınırlarını yoklayabilmeleri için ya milyarlarca yaşında olmaları ya da göğün yollarını kullanmaları gerekirdi. Allah'ın izniyle göğün yollarını kullanan varlıkların şihaplarla kovulmayacağını dikkate aldığımızda ikinci olasılığın, cinlerin kendilerine göre makul bir ömürle Allah'a kulluk için yaratıldıklarını düşündüğümüzde birinci olasılığın oldukça zayıfladığını görür ve Mearic 4 ayetini bu boyutta tekrar tefekkür ederek cinlerin ışıktan çok daha hızlı varlıklar olduğunu anlayabiliriz. Cinlerin ışıktan hızlı varlıklar olduğunu anladığımız zaman ise gerekirse onları yakalama yeteneğinde olan meleklerin onlardan çok daha hızlı olduklarını ifade edebiliriz.
Dua ile..
<<< Mehmed Alagaş >>>