Benim sorum Bakara 144 ile ilgili;
Peygamberimiz s.a.v. kıble olarak Mescid-i Aksa'ya yönelmekten hoşnud değilmiydi? Ayette "hoşnud olacağı" kıbleye çevrileceğinden bahsediliyor. Hoşnud değilse nedeni ne olabilir? Sırf Mescid-i Aksa'nın yahudi ve hıristiyanlarca kutsal kabul edilmesinden ve bazı tefsirlerde zikredildiğine göre 'önderliğin israiloğullarından alınıp Muhammed ümmetine verilmesinin zamanının geldiğinden' mi? Yoksa, hem insanlığın atası hz Adem a.s. tarafından inşa edilen ilk mabed, ilk ev olmasından mı? Hem de yahudi ve hıristiyanların ve haniflerin de kendisine nisbet edildiği; hz İbrahim a.s. ve oğlu hz İsmail a.s. tarafından ikinci kez insanların haccetmesi için inşa edilmiş olmasından dolayı mı hoşnud olacağı yön olarak kabe zikrediliyor?
Ömer MUHTAR
Ve aleykümselam Ömer kardeşim
Sorunda zikrettiğin ayet-i kerimede;
Biz yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz kendilerine Kitab verilenler, bunun Rablerinden gelen bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah yapmakta olduklarınızdan gafil değildir. (2-Bakara 144)
buyurulmaktadır. Mekke döneminde mirac hadisesini yaşayan ve
Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah sübhandır (münezzehtir-yücedir). O Semi'dir (herşeyi işitendir), Basir'dir (hakkıyle görendir). (17-İsra 1)
ayetine muhatab olan Resulullah (s.a.v.) elbetteki Mescid-i Aksa'nın önemini ve çevresinin bile mübarek kılındığı çok özel bir mescid olduğunu biliyordu. Bunları dikkate aldığımız zaman Efendimiz (s.a.v.)'in Mescid-i Aksa'ya karşı bir hoşnutsuzluğunun olamayacağını ancak burayı kıble edinenlerin durumundan kaynaklanan ve onlarla aynı kıbleye yönelmekten duyduğu bir hoşnutsuzluk olduğunu söyleyebiliriz.
Dolayısıyle "Seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz" ifadesini bu şekilde anlamamız Kur'an'a göre daha uygun olacaktır. Ayrıca Mescid-i Aksa'ya nazaran Kabe'nin önem ve özelliği çok daha fazla olduğu gibi Mescid-i Aksa insanlık tarihinde mahalli veya bölgesel bir kıble iken Kabe-i muazzama geçmişten kıyamete kadar geçmişteki birçok peygamber de dahil olmak üzere tüm insanlar için evrensel bir kıbledir. Ayetteki "Şüphesiz kendilerine Kitab verilenler, bunun Rablerinden gelen bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler" ifadesinde de, Kabe'nin öncelikli kıble olmasıyla ilgili geçmişi de içine alan bu evrensel gerçeğin onlar tarafından da bilindiğine işaret edilmektedir. Kıyamete kadar bütün insanlara peygamber olarak gönderilen Resulullah (s.a.v.)'in tüm insanlık için evrensel olan bu kıbleye yönelmekten hoşnut olacağı ise şaşırtıcı değildir.
21 Ocak 2014
Mehmed ALAGAŞ
Ömer Muhtar 02-05-2014 16:42 #515 | selamaleyküm selamaleyküm Nuh kardeşim. yorumunu gerçekten önemsediğim için katkıda bulunmak istedim. belirttiğin gibi ayetin "Biz yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. " kısmında bir beklentisi olduğu aşikar. ve bu beklentisinin de; o dönemdeki yahudilerin müslümanlar arasında nifak amacıyla"bakın muhammed bile bizim kıblemize yöneliyor" demelerinin hoşnutsuzluğundan kaynaklandığını düşünüyorum. ve 'bugün içinde dünya müslümanlarıyla aynı yöne dönmekten' (cümlenin 'aynı ibadetleri yapmaktan' kısmına katılmadığım için parantez dışı cümlede alıntılamadım, çünkü yorumu yapan kardeşimizin aynı ibadetleri yapmaktan değil; aynı yöne yönelmekten dolayı Hoşnutsuzluğum normal mi? diye yorumda bulunduğunu düşünüyorum. ) dolayı hoşnutsuzluğum normal mi? diye sorusuna da Alagaş kardeşimin de müsamahası ile bir yorumda bulunmuştum. -Soru gerçekten ilgi çekici ve hayli farklı soran arkadaşın nasıl bir dünya da yaşadığını merak ettim. (düşünsel açıdan)- cümlen ile beni tebessüm ettirdiğin için teşekkür ederim. |
Nuh 30-04-2014 18:40 #509 | Soru gerçekten ilgi çekici ve hayli farklı soran arkadaşınn nasıl bir dünya da yaşadığını merak ettim. (düşünsel açıdan) böyle bir soru her insanın aklına gelmez sanırım. bununla birlikte cevaba acizane bir katkıda bulunmak istiyorum. Arapçam olmadığı ve Kuran bilgim zayıf olduğu için yazacaklarım yanlış olabilir bilemiyorum. söz konusu ayet mealinde ki ifade "hoşnud olacağı" ise burdan mevcut halden hoşnut olmadığı anlamını çıkartmak kaçınılmaz gibi geliyor sanırım fakat belkide farklı anlaşılabilir. Olayın siyak ve sibakını değerlendirmek lazım. (ve belki böyle bakıldığında sizlerin yazdıkları doğru çıkıyordur bilemiyorum.) "Biz yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. " ayetin bu kısmında anlaşılan ya elçi (s.a.v)'nin bir hoşnutsuzluğu var ya da bir beklediği var. yani kıble değişikliği ile ilgili önceden kısmi bir bilgisi var olabilir. Bir belirsizlikten dolayıda yüzünü göğe çeviriyor olabilir. ve nihayetinde "Şimdi elbette seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz." denilerek ya söz konusu hoşnutsuzluk gideriliyor ya da beklenti karşılanıyor olabilir. Günün şartlarında tek tanrılı olarak kabul edilen dinlerin mensuplarıyla aynı kıbleye yönelmekten rahatsız olunacağı fikri bana pek sıcak gelmiyor işin doğrusu ve bugün içinde dünya müslümanlarıyla aynı yöne dönmekten ve aynı ibadetleri yapmaktan hoşnutsuz olmayıda anlayamıyorum. (Alah anlayışımızı artırsın) Herşeyin doğrusunu Allah bilir. selametle... insandergisi.com : Değerli Nuh Kardeşimiz! Öncelikle Allah kelamının söz konusu olduğu böylesi önemli bir meseledeki düşüncelerinizi kesin yargılarla değil, "Her şeyin doğrusunu Allah bilir" kaydıyla paylaştığınız için teşekkür ediyor, Kur'an bütünlüğü içerisinde ve bilhassa söylediğiniz gibi ayetlerin öncesi ve sonrasını dikkate alarak tekrardan bir değerlendirme yapacağınızı umarken, ulaşacağınız sonuçları da gerekçeleriyle tüm kardeşlerimizin istifadesine sunacağınızdan kuşku duymuyoruz. Sevgi ve selamlarımızla... |
Fatma Ceren 12-02-2014 19:45 #343 | Selamun aleyküm Cevabınız için teşekkür ederim. Peki "dönüşlü olan gök" ifadesini siz nasıl yorumluyorsunuz? Dünyamızın (birici kat) göğü mü dönüyor? Ve bu dönüşlü gök ile ya da göğün yollarıyla Tarık yıldızının bir ilgisi olduğunu düşünüyor musunuz? Zira Yaratılış Tarihi kitabınızda, bu konunun kıyısından geçerken derinliğini işaret etmişsiniz. |
Mehmed Alagaş 11-02-2014 19:48 #342 | Ve aleykümselam İbrahim kardeşim Sorularınla ilgili olarak yaptığım bir araştırma ve Kurani bir bilgim yok. Duaların için teşekkür ediyor "Senden de Allah razı olsun" diyorum. |
İbrahim Salih 11-02-2014 02:47 #341 | Selamün Aleyküm Mehmed abi, Açıklamalarınız için Allah (c.c) razı olsun.Daha önceleri İsra olayını kabul, Mirac olayını tekzip edici bir ön kabül ile olaya yaklaşırken Kur’an okumaları ve Rabbimizin iman edenlere-iman edenler için ayet/ayetler vardır kelamına, Süleyman(a.s) veya Zülkarneyn(a.s)’ın yolculukları, Efendimiz(a.s) yaşamış olduğu mirac olayını söylediğiniz tartışmalar dışında yakınen gerçekleşmiş olduğuna inanıyorum. “Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve herbir gökte kendi emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandillerle (yıldızlarla) süsleyip-donattık ve koruma (altına aldık). İşte bu Aziz (üstün ve güçlü olan) Alim (herşeyi hakkıyle bilen) Allah'ın takdiridir. (41-Fussilet 12) Rabbimiz ayeti kerimelerde gökleri yedi kat(tabaka) olarak ve herbir göğün kendi içinde birbirleri arasında uyum içerisinde ve yedi yollar şeklinde yarattığı(Mü'minun 17)yine içinde bulunduğumuz dünyanın ise birinci katta olduğunu(Mülk-5) beyan etmektedir.En son olarak da, Yedi göğünde son bulduğu Rabbimizin Arşı (23-Mü'minun 86) (bu zamana kadar yapılmış en güzel müteşabih ayetin muhkemleşmiş şekli) yorumunuzdan, Efendimiz bu yolculuğu yedi kat gökler ve Arş olarak yapmış mıdır?Okuduğum kadarıyla dünyamızın bulunduğu kat hariç diğer kat ile ilgili mahiyeti bilmediğimiz ama katman olarak yaratılmış göklerden bahsetmektedir.Sizin ulaştığınız ayetler var mıdır? Necm’de anlatılan inişte gördüğü Cibril- Sidretü'l-Münteha, Cennetü'l-Me'va yı nasıl ve ne şekilde anlayacağız? |
Mehmed Alagaş 09-02-2014 23:26 #339 | Ve aleykümselam Öncelikle mirac olayını kabul etmeyen bazı kardeşlerimin bu önemli meseleye biraz itidalli yaklaşmalarını tavsiye ederim. Hadislerde mirac olayının mahiyetiyle ilgili değişik rivayetler ve tartışılabilir boyutlar olmasına rağmen olayın gerçekliği tüm rivayetlerde ortak ve tartışılmaz bir hadise olarak karşımızda durmaktadır. Nebevi haberler Kur'an-ı Kerim'e göre değerlendirirken Kitab'da açıkça zikredilip-zikredilmemesine göre değil Kitabi gerçeklere aykırı olup-olmamasına göre değerlendirilir. Kendi görüş ufkunu esas aldıktan sonra "Kitab'da böyle bir şey yoktur diyerek önemli bir rivayeti tekzip etmek, ilmi bir yaklaşım değildir. Çünkü zanna dayalı olarak tasdik etmek ilmen ne kadar yanlışsa, zanna dayalı olarak tekzip etmek de o kadar yanlıştır. Kaldı ki tüm rivayetlerin tartışılmaz ve ortak noktası olan mirac olayı, İsra 1'deki "Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için" buyruğunun önemli bir açılımına işaret ettiği gibi konuyla ilgili diğer ayetlerle de bir anlam birliği içindedir. Fatma kardeşim İsra 1 ayetini tefekkür ettiğimiz zaman bir kısım ayetleri görmek için Mescid-i Aksa'ya gitme olayının Resulullah (s.a.v.)'e özel bir olay olduğunu anlayabiliriz. Çünkü genele açık bir olay olsa, sözü edilen bir kısım ayetler Mescid-i Aksa'ya giden herkes için açık ve herkesin görebileceği ayetler olurdu. Efendimiz (s.a.v.) bizlere mirac olayını haber vermeseydi ve bizler Resulullah (s.a.v.)'e özellikle bu bölgede gösterilecek ayetler neler olabilirdi sorusunu Kur'an'da araştırsaydık, bu özel bölgede bazı peygamberlerin göğe yükseltildiği gerçeğiyle karşılaşır ve Efendimiz (s.a.v.)'in özellikle buraya getirilmesinin göğün yolları ile nasıl bir ilgisi olacağını dikkate alırdık. İşte bu araştırmayı sürdürdüğümüz zaman Kur'an-ı Kerim'de sık sık zikredilen göğün yolları ifadesiyle yükselmeye müsait boş bir hava koridorunun kastedilmediğini anlardık. Çünkü göğün yolları bu anlama gelseydi Efendimiz (s.a.v.)'in Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya getirilmesine gerek olmayacağı gibi dünya üzerindeki her yer göğün yollarına açık bir yer olurdu. Ancak göğün yolları Kur'an-ı Kerim'de yolcunun kendi hızına göre yol aldığı değil, yolcunun yolun hızına göre yol aldığı, yükseldiği yollardır. Meal hataları nedeniyle uzun yıllardır farkedemediğimiz ve bu nedenle Yaratılış Tarihi çalışmamızın ilgili bölümüne yanlış aksettirdiğimiz bu gerçek Mearic suresinde şöyle zikredilmektedir., (Yüksek derecelere) yükselten yollar sahibi olan Allah'tandır. Melekler ve ruh (bu yollar ile kendi hızlarına göre) süresi ellibin yıl olan bir günde O'na yükselip-çıkar. (70-Mearic 3.4) İbrahim kardeşim, günümüz bilimsel gözlemleri Kur'an'ın çok çok gerisinde olmasına rağmen elbetteki dikkate alınması gereken gözlemlerdir. Ki bundan onbeş yıl önce bazı İlahi metinleri dikkate alan Nasa'nın göğün kapılarıyla ilgili olarak özellikle Mescid-i Aksa bölgesinde bazı araştırmalarda bulunmak istediğini haber almıştım. Bizlerin Kur'an'ı öncelememiz gerektiğini bir kez daha hatırlatarak Fatma kardeşe verdiğim kısa cevabın senin için de faydalı olduğunu düşünüyorum. Cennet duasıyla.. |
İbrahim Salih 09-02-2014 07:08 #335 | Selam, Mehmed abi, Google'dan biraz araştırma yaptığımda bu konuyla ilgili "Iowa Üniversitesi araştırmacısı Jack Scudder, 'dünyanın manyetik alanında her gün yüzlerce kez açılıp kapanan gizli kapılar' buldu. Scudder, bu kapıların zaman zaman uzun süre açık kalabildiğini ve 'gezegenimizden 93 milyon mil uzaklıktaki güneşin atmosferine kesintisiz bir yol oluşturduğunu' söylüyor. X-noktası veya difüzyon alanı olarak adlandırılan kapılar, gök cisimlerinin manyetik etkisi ile oluşuyor. Kapıların 'görünmez, kararsız ve yakalanması zor' olduğu, herhangi bir uyarı vermeden açılıp kapandığı belirtiliyor. Kapılar açıldığında faal parçacıkları, yüksek bir hızda dünyanın atmosferinden güneşin atmosferine aktarabiliyor. Bu ise jeomanyetik fırtınalara yol açıyor."Denilen bir araştırmadan bahsediyor.Ayrıca birde dünyamızda bulunan karadeliğin göğün yollarıyla bir alakası olabilir mi? Selam ve Dua ile |
Fatma Ceren 08-02-2014 22:18 #334 | Selamun aleyküm Neden "göğün yolları" Resulullah(s.a.s.)'a gösterilen ayetlerin en önemlisi? Buna nasıl ve neye göre kanaat getirdiniz? |
Mehmed Alagaş 08-02-2014 20:22 #332 | Ve aleykümselam İbrahim kardeşim Resulullah (s.a.v.)'in Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya götürülmesi bir ayet olduğu gibi bu götürülüşten sonra miraca yükselmesi ve birçok gerçekliğe şahit olması diğer ayetlerdendir. Bizler yaptığımız araştırmalar neticesinde sözü edilen ayetlerin en önemlisi olarak göğün yollarını görüyoruz. Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde önemli bir ayet olarak zikredilen göğün yolları, Efendimiz (s.a.v.)'e mirac gecesi açılan ve ayet olarak gösterilen bir yoldu. Bu önemli ayet kıyametten önce dünya insanlarına da gösterilecek fakat daha önce alaylı inkarlarda bulunanlar yine iman etmeyeceklerdir., Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak ve oradan yukarı yükselseler (yine inanmazlar). Mutlaka "Gözlerimiz döndürüldü, biz büyülenmiş bir topluluğuz" derler. (15-Hicr 14.15) |
İbrahim Salih 08-02-2014 10:45 #331 | Peygamberimize gösterilen ayetler nelerdir? Selamün Aleyküm Mehmed abi, "Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah sübhandır (münezzehtir-yücedir). O Semi'dir (herşeyi işitendir), Basir'dir (hakkıyle görendir). (17-İsra 1)" Rabbimizin efendimize gösterdiği bir kısım ayetler nelerdir? Bizlerde bu ayetleri görebilir veya görebilecek miyiz? Selam ve Dua ile |
Ömer Muhtar 22-01-2014 19:29 #269 | bilmukabele kardeşim. |
Abdullah 22-01-2014 17:48 #268 | Ömer abim... Güzel ve açıklayıcı cevabınız için teşekkür ederim. Allah razı olsun, dediklerinize kesinlikle katıldığım için Hocam'ın şu dediklerini kafamda oturtamamıştım; "Bunları dikkate aldığımız zaman Efendimiz (s.a.v.)'in Mescid-i Aksa'ya karşı bir hoşnutsuzluğunun olamayacağını ancak burayı kıble edinenlerin durumundan kaynaklanan ve onlarla aynı kıbleye yönelmekten duyduğu bir hoşnutsuzluk olduğunu söyleyebiliriz." Yani buradan hareketle yönelinen yerle ilgili bir sıkıntı olmasa bile yönelenlerden kaynaklanan sıkıntıdan dolayı kıble değişmiştir denilirse bugün bizde hoşnutsuzuz biz ne yapalım? sorusu sorulmaz mı demiştim ama sizin de dediğiniz gibi Kabe kıble olduktan sonra da yönelenlerde problem olmasına rağmen kıble tekrar değişmemiş ve herkes Kabe'ye yönelmeye devam etmişti. Dolayısıyla şimdi daha iyi anladım ki Alagaş hocam yukarıdaki paragrafta kıblenin değişme nedenini değil peygamberin hoşnutsuzluğunun nedenini açıklamıştır. Sonuç olarak içinde bulunduğum hoşnutsuzluk gayet normaldir çünkü yönelinen yerden değil yönelenden kaynaklı bir hoşnutsuzluk içindeyim. İnşaallah doğru anlamışımdır. Selam ve dua ile. |
Mehmed Alagaş 21-01-2014 18:48 #262 | Ve aleykümselam Ömer kardeşim Abdullah kardeşe cevap vermekle ne iyi yapmış ve ne güzel cevap vermişsiniz. Rahman razı olsun.. |
Ömer Muhtar 21-01-2014 16:17 #260 | selamaleyküm alagaş kardeşim abdullah kardeş size sordu ama ben bir yorumda bulundum, yanlış anlaşılmasın. bu cesaretimi de "peygamder den istemek" konulu soruda, abdullah 2 nin sorusuna verdiğiniz cevaptan hareketledir:"bundan böyle herhangi bir sorunun hemen cevaplanmadığını görürseniz, biliniz ki Mehmed abiniz ilk söz hakkını size vermektedir. Kur'an-ı Kerim'i dikkate alarak vereceğiniz her cevap, hiç kuşkunuz olmasın ki kardeşlerinizin faydalanacağı ve sizlere dua edeceği cevaplar olacaktır." hakkınızı helal edin selamette olun inşaaallah |
Ömer Muhtar 21-01-2014 07:28 #259 | selamaleyküm abdullah kardeşim. kıble yönelinen somut kabe olduğu gibi aynı zamanda soyut olarak yönelinen istikamet, yoldur. bu anlamda dünya müslümanlarının somut olan kabe ye yönelişleri ortak olmasına rağmen, soyut olarak yönelişleri, istikametleri farklı olabiliyor. aynen peygamberimizin zamanındaki müşriklerin somut olan kabeye yönelmelerine rağmen, soyut olarak müslümanlarla aynı kabe ye, istikamete, amaca, yola v.s. yönelmemelerinde olduğu gibi. peygamberimiz müşriklerin farklı kabe ye yöneldiklerini bilmesine rağmen, insanlığın ilk kabesine somut olarak; İslam ın ilk kabesine soyut olarak yönelmiş ve insanları buna davet etmiştir. |
Abdullah 21-01-2014 00:44 #254 | Hoşnutsuzluğum normal mi? Şimdi benim kıblem Kabe ya hocam, Dünya Müslümanlarının içinde bulunduğu durumu göz önünde bulundurursam (ki gözümün önünden hiç kaybolmuyorlar), aynı yere yönelmiş olmaktan ötürü bende de bir hoşnutsuzluk varsa ayete muhalif davranmış mı oluyorum? Yani kıble dediğimiz şey taş duvardan mı ibaret? Zira ben fiziksel olarak aynı istikamete yönelmiş ama içerik olarak bambaşka istikametlerin yolcusu kalabalıklar görüyorum. Yanlış mı görüyorum? |