Selamünaleykum Mehmed Hocam.
Kehf suresinde bir grubun mu yoksa iki farklı grubun mu vakası anlatılıyor? Bu gruplardan biri müslüman, diğer grup gayri müslüm mü? Ve tabi bu vaka yaşandı mı, yoksa kıyamet öncesi vuku bulacak bir beyyine mi? Ben henüz yaşanmadığını, kıyamet öncesi vuku bulacağını düşünüyorum. Cevabınızı ve yorumunuzu bekliyorum. <<< Yusuf GÖKÇE >>>
Sayın Yusuf GÖKÇE!
Sorunuza cevap niteliği taşıyacak ilgili bölüm "SONA SON KALA" kitabının "Zoraki gündem "Kur'an" ve Kehf suresinin önemi" bölümünde yer almaktadır. Gerek söz konusu bölümün uzunluğu, gerekse kitabın önsözü dahil bir bütün olarak ele alınıp dikkatlice okunması gerektiğini düşünmemiz nedeniyle sadece sorularınızın cevabını barındıran paragrafları alıntılıyor sizin vesilenizle tüm kardeşlerimizin istifadesine sunuyoruz;
---------------------------------------------------------------------------------------------------
"...Rabbimizin Kur'an'da zikrettiği ayet ve mucizelerin bir kısmı ilme, sebeb ve illete dayanırken; maddenin tabiatına aykırı mucizeler ise sadece Rabbimizin söz konusu maddeye yönelttiği kesin emire dayanmaktadır." demiş ve emre dayanan mucizelerden örnek vermiştik. Ashab-ı Kehf olayı ise şanı yüce Rabbimizin emre değil ilme dayalı ayetlerindendir. Bu önemli olay emre dayalı bir ayet olsaydı, bizlere bu olayın ayrıntılarının verilmesine ve mağaradakilerin sağa-sola döndürülmelerine hiç gerek yoktu. Çünkü herhangi bir şeyin olmasını dilediği zaman "Ol" demesi yeterli olan Kadir-i Mutlak'ın, sadece bir emri ile bütün bunlar oluverecekti.
Ancak görüyoruz ki,
şanı yüce Rabbimiz böyle olmasını dilememiş ve bu önemli olayı emre değil, ilme dayalı bir ayet olarak gerçekleştirmiştir. İlme dayalı bu ayetin görülmesi ve anlaşılması ise konuyla ilgili ayet-i kerimelerin derin bir dikkat ile incelenmesi ve her küçük ayrıntının, büyük bir ipucu olarak değerlendirilmesiyle mümkün olacaktır. Çünkü fazlalıktan ve eksiklikten münezzeh olan Kur'an-ı Kerim, bizlere bu önemli ayeti eksikliğe ve fazlalığa hiç yer vermeden yeterince açıklamaktadır. Yeter ki konuyla ilgili ayetleri kendi acizliğimize göre tevil değil, Kelam'ın yüceliğine göre takdir ederek ve her ayrıntısında önemli hikmetler olduğunu dikkate alarak anlamaya çalışalım.
Mesela kıssanın başında zikredilen ve iki gruptan biri olan Rakim ehlinin kimler olduğunu batıla veya batına sapmadan anlayabilmeniz, o grubun konuşmalarını ve özelliklerini dikkate alarak Kur'an'a müracaat ettiğiniz zaman mümkün olacaktır. Ashab-ı Kehf ile insani bir görüntüde ilişkiye giren ve Rabbimizin lutfuyla onlara rehberlik eden Rakim ehli, üstün ve şerefli yazıcılar olan (82/11) meleklerden bir gruptur. Zaten vahiyden iki-üç asır önce meydana gelmesine rağmen uyuyanların sayıları hakkındaki ciddi ihtilaflar, bunları bulanların gördükleri ve gömdükleri sayılar arasında fark olmasından kaynaklanmıştır.
Zamanın kıyısına çekilmek gibi bir ayete, yaşam hızı ve zaman algılayışı farklı olan iki ayrı varlığın (ki köpekle üç) dahil edilmesi, insanlar için "Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve (uyandıktan sonra orada yaşayarak) dokuz daha kattılar.(18-Kehf 25)" denilirken, meleklerin ne kadar kaldıkları hakkında "De ki "(Rakim ehlinin) ne kadar kaldıklarını Allah bilir....."(18-Kehf 26)" buyurularak bildirilmemesi, meselenin deneysel olmasa da teorik yönüne önemli katkılarda bulunmaktadır. Ayetlerin zahirine sadık kalarak ve tefsir hakkını Kur'an-ı Kerim'e vererek bu çalışmayı sürdürmeniz, sizleri de aynı gerçeklerle karşılaştıracaktır..."
<<< insandergisi.com >>>