Eski Masaüstü Görünüm

Adem (a.s.)’ın Yaratıldığı Cennet Dünya Mıydı?


Selamunaleykum Mehmed amca.

"Hani Rabbin meleklere "Ben yeryüzünde bir halife kılacağım" demişti. Onlar da "Biz Seni övüp-yüceltir ve takdis ederken orada fesad çıkarır ve kanlar akıtır birini mi (halife) kılacaksın?" dediler. (Allah) "Şüphesiz Ben sizin bilmediğinizi bilirim" dedi." (2-Bakara 30)

"Ve dedik ki "Ey Adem. Sen ve eşin cennette yerleş, orada olandan istediğiniz yerde bol bol yeyin, ama şu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz." (2-Bakara 35)

Birinci ayette yeryüzünde halife yaratacağım diyor, ikinci ayette cennete yerleşin diyor. Hz. Adem nerede yaratılıp nereye gönderilmiştir?

Salih CAN

Ve aleykümselam can Salih!
Yaşadığımız coğrafyadaki bazı çevrelerin gündemlerine kulak vermiş olacaksın ki, müslümanlardaki kafa karışıklığını gidermek için bizlere böyle bir soru yöneltiyorsun. Nitekim geçtiğim günlerde de seninle aynı niyette olan ve aynı kaygıyı taşıyan bir kardeşimiz bizlere "Cennet ebedi değil mi?" sorusunu yöneltmiş ve bizler de söz konusu kafa karışıklıklarını gidermek için bu soruyu cevaplamak zorunda kalmıştık. Muhammed ümmetinin asr-ı saadet döneminden bu yana ahirete intikal etmiş olan ve 21. yüzyıldaki durumunu merak eden salih müslümanlarına günümüzle ilgili olarak "Bir tarafta demokrasi mücadelesi yapılıp diğer tarafta asırlardır yaşatılan Sıffin heyecanıyla müslümanlar birbirini öldürürken, bir diğer tarafta ise "Cennet ebedi değil mi?" veya "Adem (a.s.)'ın yaratıldığı cennet dünya mıydı?" gibi ciddi sorular tartışılmaktadır" cevabını versek, hiç kuşkum yok ki bu kısa cevap bizim içinde bulunduğumuz durumu anlamaları için onlara fazlasıyla yeterli olacaktır.

Bir kere daha 'Herneyse" diyor ve böyle bir dünyada müslümanca ölebilme duamızı binlerce kez tekrar ediyoruz. Şimdi sorunuza geçecek olursak Kur'an-ı Kerim'in;

Ve dedik ki "Ey Adem. Sen ve eşin cennette yerleş, orada olandan istediğiniz yerde bol bol yeyin, ama şu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz." (2-Bakara 35)

buyruğunda açıkça zikredildiğine göre Adem (a.s.) ve Havva validemiz Rabbimizin cennet olarak isimlendirdiği bir mekanda yaratılıp, bu mekana yerleştirilmişlerdir. Kur'an-ı Kerim'de Adn, Firdevs veya (nimetlerle donatılmış) Naim cennetlerinden bahsedildiğini bilmemize rağmen Adem (a.s.) ve Havva validemizin yaratılıp-yerleştirildiği bu cennetin veya cennet bahçesinin özel bir ismi var mı-yok mu bilmiyoruz. Bildiğimiz gerçek şanı yüce Rabbimizin dünya için kesinlikle kullanmadığı 'cennet' ifadesini bu yer için kullandığı ve bu yerin bir cennet veya cennet bahçelerinden bir bahçe olduğudur.

Rahman olan Rabbimizin meleklere;

... Ben yeryüzünde bir halife kılacağım ... (2-Bakara 30)

buyurması, evvel ve ahir ilmine sahip olan Rabbimizin bu yaratılış serüveninin dünyada devam edip-asıl itibariyle dünyada sürdürüleceğini meleklere beyanıdır. Nitekim "Siz" ifadesiyle yaratılışın tekil değil çoğul olarak zikredildiği;

Sizi ondan (topraktan) yarattık yine ona geri çevireceğiz ve bir kere daha sizi ondan çıkaracağız. (20-Taha 55)

buyruğunda ve benzer ayetlerde Adem (a.s.) ve Havva validemizden sonra dünyada devam edecek olan bu yaratılış serüveninin altı çizilmektedir.

Adem (a.s.) ve Havva validemizin yaratıldıkları ve yerleştikleri cennetin dünya olduğu iddiasını sürdürebilmek, konuyla ilgili birçok açık ayetin Kur'an bütünlüğünden kopuk bir şekilde bu anlayışa göre tevile zorlanmasını gerekli kılar ki, her kardeşimizin bundan sakınması gerekir. Mesela;

Biz de dedik ki "Ey Adem, bu (İblis) sana da, eşine de düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın sonra sıkıntı çeker-bedbaht olursun. (Çünkü) senin acıkmaman ve çıplak kalmaman oradadır (cennettedir). Sen burada susamayacaksın ve sıcak altında da kalmayacaksın." (20-Taha 117..119)

ayet-i kerimelerini tefekkür edelim. Bu ayet-i kerimeleri geniş anlamında tefekkür edersek Adem (a.s.) ve Havva validemizin ilk yaratıldıkları ve yerleştikleri yer, bu iki insanın acıkmayacakları, çıplak kalmayacakları, susamayacakları ve sıcak altında kalmayacakları bir yer olup; buradan çıkarıldıkları zaman acıkmaları, çıplak kalmaları, susamaları ve sıcak altında kalmaları söz konusu olacaktır. Bu durum değişikliğinin gerçekleşmesi yani birinci durum yaşanırken ikinci duruma geçilmesi, ya aynı mekanda insan fıtratının değişmesi veya aynı mekanın özelliklerinin değişmesi ya da söz konusu mekandan bir başka mekana geçilmesiyle mümkündür.

Bu konuyu açıklayan benzer ayetlerdeki ortak ifadelerde fıtratın veya mekana ait özelliklerin değil bir mekandan bir başka mekana geçildiğine işaret edilmektedir. Biliyoruz ki birinci duruma ait (acıkmama, susumama ve sıcak altında kalmama gibi..) özellikler, Kur'an-ı Kerim'de sadece cennete nisbet edilen özelliklerdir. İkinci duruma ait (acıkma, susama ve sıcak altında kalma gibi..) özellikler ise içinde yaşadığımız dünya hayatının doğal özellikleridir. Sadece bunları dikkate aldığımız zaman bile Adem (a.s.) ve Havva validemizin ilk yaratıldıkları ve yerleştikleri yerin cennet, bu cennetten çıkarılıp-indirildikleri yerin de dünya olduğunu anlayabiliriz.

Bazı kardeşlerimiz zorlama bir yorum yaparak "Rabbimiz bu cenneti dünyanın özel bir bölgesinde yaratmış olabilir. Dolayısıyle Adem (a.s.) ve Havva validemizin bu özel bölgeden çıkarıldıkları zaman dünya hayatının doğal şartlarıyla karşılaşmışlardır" diyebilirler. Bu cennet dünyada olsaydı, sadece ilk döneme ait bu özel bölgenin sıradışı özellikleri zaten ortadan kaldırılacağı için Adem (a.s.) ve Havva validemizin oradan çıkarılmasına hiç gerek kalmazdı. Ayrıca bu cennet dünyada olsaydı, bu cennetten çıkarılan Adem (a.s.) ve Havva validemize birçok ayette zikredildiği gibi;

Oradan hepiniz inin ... (2-Bakara 38)

veya

Kiminiz kiminize düşman olarak inin ... (7-A'raf 25)

buyurularak içinde bulundukları ilk mekanın, indirildikleri mekana göre bir üst mekan olduğu çok açık bir şekilde beyan edilmezdi.

Bu çok kısa açıklamanın şimdilik yeterli olacağını düşünüyor ve "Allah yardımcımız olsun" diyorum.

24 Temmuz 2014
Mehmed ALAGAŞ



Yorum Yap


Yorumlar yeniden eskiye doğru sıralanmıştır.
Sıralamayı çevirmek için tıklayınız.

Mehmed Alagaş
15-08-2017 15:10
#2483
Ve aleykümselam

Kamil kardeşim. Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de cevaplamadığı bir soruyu soruyorsun. Bizler için gerekli olan her şeyi gerektiği kadar açıklayan Rabbimizin bu meseleyi neden açıklamadığını düşünürsen, kafana takılan bu sorunun gereksiz bir soru olduğunu anlayabilirsin.
Kamil Şavur
15-08-2017 05:34
#2482
Ademoğunun ve cinlerin yaratılış sebepleri nedendir?

selamünaleyküm, benim yorum değilde merak ettiğim ve cevabını bulamadığım bir sorum olacak.Öncelikle yanlış telefuzlarımdan allaha sığınırım her şeyin en doğrusunu sadece allah bilir.İnsan oğlunun atasının yasak meyve yediğinden yeryüzüne indirildiğini, iblisin kıyamete kadar musade isteyip iblis-nefis mucadelesiyle allaha olan kulluk görevimizin yerine getirilmesi sınavından geçmemiz için dünya sınavındayız.
*İblisinde mesul olduğu cinler ne nedenle yeryüzüne indirilmiş ne yapılmıştır ki sınava tabi olmuştur
Bilal Cihan
04-10-2015 23:28
#1170
selamün aleyküm ....
insandergisi.com :

Sayın Bilal CİHAN!
Ve aleykumselam değerli kardeşimiz, yorumları dikkatle okursanız benzer bir soruya sayın ALAGAŞ'ın verdiği cevabı görebilirsiniz. O cevabı da yeterli bulmuyorsanız, verilen cevap üzerinden anlamadığınız yeri sorarsanız daha faydalı olacaktır.

Saygı ve selamlarımızla..

Mehmed Alagaş
04-07-2015 22:44
#1072
Ve aleykümselam

Muhammed kardeşim aynı soruyu tekrarlaman, bu soruya verilen cevabı anlayamadığını gösteriyor. “Kanaatimce o ortamda başka insanlar da vardı..” diyorsun. Dini meselelerdeki kanaatler, açık ayetlere dayandığı sürece bir anlam ifade eder.

Rabbimizin hitabından hareketle (ki bu hitabın ne anlama gelebileceğini cevabımızda açıklamıştık) kişisel bir yorumda bulunarak böyle bir kanaati ileri süremeyiz. Çünkü konuyla ilgili bütün ayetler dikkate alındığında, bu İlahi hitabın o zaman dilimindeki muhatapları arasında Hz. Adem (a.s.) ve Havva validemizden başka insan yoktu.
Sana da hayırlı ramazanlar..
Muhammed Karaca
03-07-2015 13:16
#1071
Kiminiz kiminze düşman olarak inin

selamunaleykum.
"Kiminiz kiminize düşman olarak inin" ifadesinin üzerinde uzun süre durmak gerektiğini düşünüyorum. hz. Adem, havva ve şeytan. bu üç kişi için "kiminiz kiminize" denilmesi beni tatmin etmiyor. burada bir çoğulluk ve belirsizlik yok mu?
Yani hz. Adem ve havva nın şeytana olan düşmanlığı için "kiminiz kiminize düşman olarak inin" denmesi garip olmuyor mu?

kanaatimce hz adem ve havva dan ayrı olarak başka insanlar da vardı o ortamda. olamaz mı?

hayırlı ramazanlar
Mehmed Alagaş
01-07-2015 21:53
#1070
Teşekkür

Selamunaleyküm
Bazı sorular vardır, sorandan çok sorulana faydası dokunur. Öyle sanıyorum ki İbrahim kardeşimin sorusu da benim için böyle bir soru oldu. Bu kardeşimin aklını kurcalayan soru, benim kalbimi kurcaladı. Rabbimizin müslümanları niçin öncelikle cennette yaratmadığı, mü’minleri hoşnut etmeyi dileyen ve her şeyden münezzeh olan Rabbimizin yarattıkları arasında özellikle bu kulları tarafından niçin hoşnut olmayı dilediği gibi soruların anlam derinlikli cevapları, kalbimi tekrar tekrar yumuşatan ve alemlerin Rabbine bakarak yaşaran gözlerimi aydınlatan cevaplar oldu.

Bu cevaplar sessiz kardeşlerimizin sessizliklerini bozacak kadar bir fikirsel, bir duygusal karşılığa vesile olmasa da, benim için çok hayırlı olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyle sorduğu soru ile bu cevaplarla karşılaşmama vesile olan İbrahim kardeşime kendi adıma teşekkür etmek istiyorum.

Allah ecrini versin güzel kardeşim..
Mehmed Alagaş
12-03-2015 22:34
#904
Ve aleykümselam İbrahim kardeş

Senin ve bütün kardeşlerimizin bilmesi gerekir ki yaşanılan olaylar İlahi takdir üzerinde değil, İlahi takdir yaşanılan olaylar üzerinde müessirdir. Daha açık bir ifadeyle İlahi takdir yaşanılan olayların istikametini değiştirse de, yaşanılan olaylar İlahi takdirin istikametini değiştirmez.

Hiç kuşkusuz ne yarattığını hakkıyle bilen şanı yüce Rabbimiz, Adem (a.s.) ve eşinin yasak meyveden yiyeceklerini daha onları yaratmadan önce biliyordu. Yaratılış tarihi kitabında etraflıca açıkladığımız gibi Rabbimizin yarattığı ilk insan olan Adem (a.s.), vasıf ve keyfiyet açısından vasat yani ortalama bir insandı. Rahman olan Rabbimiz elbetteki ilk insan olarak onun yerine çok daha muttaki bir insanı yaratabilir ve bu örnek muttakilikteki insan o meyveye elini değil nazarını bile dokundurmazdı.

Fakat takdirinde hikmet olan Rabbimiz bunu dilememiş ve yaşanılan olaylarla birlikte tüm bir insanlığın dünya imtihanını yaşamasını takdir etmiş ve kalu belada bize bu imtihanı teklif etmiştir. Nitekim bizler Adem (a.s.) yasak meyveyi yediği için değil bu teklifi kabul ettiğimiz için dünya imtihanını yaşıyoruz.

Allah diğer insanları Adem (a.s.) gibi niye cennette yaratmadı sorusunun cevabı da yine Rabbimizin İlahi takdiri içindedir. Rabbimiz cennete layık olan müslümanları dünya hayatına göndermeden cennette yaratsaydı, bu olayda cennetteki insanların tek taraflı ve kısmi bir hoşnutluğu söz konusu olurdu. Halbuki Rabbimiz hoşnut olmayı ve hoşnut etmeyi dileyen bir Rabdir. Zaten bir önceki cümlede insanlar için ‘kısmi bir hoşnutluk* dememin nedeni de budur. Çünkü Rablerini seven insanlar için en derin ve en kapsamlı hoşnutluk, sevdikleri Rabbini hoşnut etmenin verdiği hoşnutluktur.

Dualarımız bunun içindir..
İbrahim
12-03-2015 01:08
#902
selamūnaleykūm

her insanin yaptigi kotu ve iiyi seyler icin kendisi mesuldur dimi yani mesela babamizin yaptigi hatalar onun hesabina yazilr.
Peki hz. Adem ve havva validemizin hatasindan dolayi bizde cennetten kovulduk? yasak olan meyveyi onlar yedi nie bizde mesul tutulduk onlar (Hz. Adem ve Havva validemiz) sinava girmeden cennete girdiler ve kovuldular niye biz cennete girmedik cennette yaratilip dunyaya geldik yanlis anlamayin aklimi kurcaliyor biraz benide bilgilendirebilirmisiniz.

Mehmed Alagaş
10-11-2014 19:49
#758
Ve aleykümselam Muhammed kardeşim

"Kiminiz kiminize düşman olarak inin.." buyruğunun bize aşikar olan öncelikli muhatabları Adem (a.s.), Havva validemiz ve şeytan aleyhillanedir. Ancak evvel ve ahir ilmine sahip olan Rabbimizin bu buyruğu Adem (a.s.) ve şeytan aleyhilanenin zürriyetlerini de kapsayıp-kapsamadığını açıkça bilmiyoruz. Kalu bela olayı dikkate alındığı zaman bu buyruğun kapsamının daha geniş olacağı düşünülebilir.

Kendilerine daha önce bildirildiği için "Kiminiz kiminize düşman olarak inin" buyruğunun Adem ve Havva ikilisini muhatab almadığını düşünemeyiz. Rabbimiz bu ikiliye şeytanın düşman olduğunu bildirmesine veya hatırlatılmasına rağmen bu önemli bilgi söz konusu ikili tarafından unutulan bir bilgi olmuştur. Nitekim

"Böylece onları aldatarak (bulundukları mevkiden) düşürdü. Ağacı tattıkları anda çirkin yerleri (fücurları) kendilerine açılıverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. Rableri de kendilerine "Ben sizi bu ağaçtan men etmemiş miydim? Ve şeytanın da sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?" diye nida etti. (7-A'raf 22)"

buyruğunun son bölümünde bu önemli bilgi ve hatırlatmanın unutulduğuna veya gözardı edildiğine işaret edildiği için "Kiminiz kiminize düşman olarak inin" buyruğu ile bu önemli ikaz tekrarlanmakta, tekrar hatırlatılmaktadır.

Dua ile..
Muhammed Karaca
10-11-2014 09:51
#757
"Düşman olarak inin" ayetiyle allah ne demek istemiş?

Selamun Aleyküm Abi,

""Kiminiz kiminize düşman olarak inin.." (ARAF 25)
""Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları (cennetten) onları çıkardı. Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak vardır, dedik." (Bakara 36)

Burada Allah'ın Cennetten inmelerini istediği kişiler kimlerdir? Cennette Adem, Havva ve iblis olduğunu, bu sözün Adem, havva ile şeytana dönük olarak söylenemez. çünkü Allah yasak meyveyi yemeden önce Şeytanın Düşman olduğunu zaten vurgulamış daha önce. , hz. adem de bunu biliyor.

"Biz de dedik ki "Ey Adem, bu (İblis) sana da, eşine de düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın sonra sıkıntı çeker-bedbaht olursun. (Çünkü) senin acıkmaman ve çıplak kalmaman oradadır (cennettedir). Sen burada susamayacaksın ve sıcak altında da kalmayacaksın."(20-Taha 117..119)

burada allah adem-havva ikilisi ile Şeytan arasındaki düşmanlığı, sanki yeni bir şeymiş gibi yansıtıyor olamaz. burada akla şu geliyor:

yasak meyvenin yenildiği o mekanda Adem , Havva ve başkaları daha vardı. öyle değil mi?


Mehmed Alagaş
07-11-2014 19:41
#755
Ve aleykümselam

Selçuk Ege kardeşimin şahsında tüm araştırmacı kardeşlerime önemle hatırlatmak isterim ki;

herhangi bir konuyu ayetler ışığında araştırırken zihnimizi her türlü ön kabulden uzak tutmamız gerekmektedir. Belli ön kabullerle yapılan araştırmalarda, kişiler farkında olmasa da konuyla ilgili ayetler bu ön kabullere göre anlaşılmakta ve aynı konudaki farklı ayetler bu ön kabullere göre tevile zorlanmaktadır.Oysa sağlıklı bir Kur'an araştırması, konuyla ilgili bütün ayetleri dikkate alan ve hiçbir ayeti zahirinden farklı bir anlama tevil etmeyen, tevile zorlamayan bir araştırmadır.

Selçuk kardeşime sitedeki arkadaşlarımızın önerisi, yerinde ve önemli bir öneri olmuştur. Çünkü bu yorumundaki birçok sorulara "Yaratılış tarihi" kitabında açık cevaplar bulabilecektir."Bir kafir olan şeytanın cennette ne işi var?" sorusunun cevabını ise konuyla ilgili ayetleri dikkatle incelediği zaman görebileceğini umud ediyoruz.

Çünkü bu olaylar silsilesinde şeytan için iki ayrı indirme söz konusudur. Secde emrini yerine getirmediği zaman (meleklerle birlikte anıldığı) bulunduğu makamdan tekil olarak indirilen şeytan aleyhillane, verdiği vesveseye müteakip yasak meyve yenildikten sonraki aşamada Adem (a.s.) ve Havva validemizle birlikte çoğul olarak cennetten indirilmiştir.

Bu konuda söylenecek çok söz olmasına rağmen yukarıdaki kısa yazımızın dikkatle okunmasını yine de yeterli görüyoruz.
Dua ile..
Selcuk Ege
07-11-2014 11:13
#749
Hz Ademin ilk yaratıldığı yer hakkında size bir eleştiri

Selamunaleykum Mehmet Abim.
Makalenizde:
"....Bu ayet-i kerimeleri geniş anlamında tefekkür edersek Adem (a.s.) ve Havva validemizin ilk yaratıldıkları ve yerleştikleri yer, bu iki insanın acıkmayacakları, çıplak kalmayacakları, susamayacakları ve sıcak altında kalmayacakları bir yer olup; buradan çıkarıldıkları zaman acıkmaları, çıplak kalmaları, susamaları ve sıcak altında kalmaları söz konusu olacaktır. Bu durum değişikliğinin gerçekleşmesi yani birinci durum yaşanırken ikinci duruma geçilmesi, ya aynı mekanda insan fıtratının değişmesi veya aynı mekanın özelliklerinin değişmesi ya da söz konusu mekandan bir başka mekana geçilmesiyle mümkündür.

Bu konuyu açıklayan benzer ayetlerdeki ortak ifadelerde fıtratın veya makalenizde ""...mekana ait özelliklerin değil bir mekandan bir başka mekana geçildiğine işaret edilmektedir. Biliyoruz ki birinci duruma ait (acıkmama, susumama ve sıcak altında kalmama gibi..) özellikler, Kur'an-ı Kerim'de sadece cennete nisbet edilen özelliklerdir. İkinci duruma ait (acıkma, susama ve sıcak altında kalma gibi..) özellikler ise içinde yaşadığımız dünya hayatının doğal özellikleridir. Sadece bunları dikkate aldığımız zaman bile Adem (a.s.) ve Havva validemizin ilk yaratıldıkları ve yerleştikleri yerin cennet, bu cennetten çıkarılıp-indirildikleri yerin de dünya olduğunu anlayabiliriz...." demişsiniz. bu konuda size olan eleştirimi buraya sığdaramayacağım için bir sonraki mesajda yazacağım.

Hz ademin meyveyi yemesiyle olan değişiklik fıtratta olan değişikliktir. çünkü gizlenmiş olan ayıp yerler açığa çıkmıştır. ve kapatmak için cennet yapraklarını kullanmışlardır. Ayetlerden anlaşılan acıkmamak ve çıplak kalmamanın, yani fıtratın değişmeyeceğinin şartı yasak meyveyi yememektir. Kaldı ki bu olağaüstü cennet dediğimiz bahçe dünya içinde bir yer olabilir. Yüce allahın dünya üzerinde olagünüstü bir mekan var edemeyeceğini söylemek çok yanlış olur.

ilk insanın yaratıldığı Cennet dünya üzerinde bir yerdir. bunu da allahın "Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. ..." ayetinden anlıyoruz. burada apaçık bir şekilde "ard" kelimesi geçmektedir. Allah ben ard üzerinde bir halife var edeceğim diyor. Ayrıca şunu belirtmeliyizki;
ilk cennetle ahiret cenneti farklıdır.

yukarıdaki ayette biz şu sorularıda soruyoruz:
1. Melekler insanların kan dökeceğini, bozgunculuk yapacaklarını nereden biliyordu? yoksa melekler geleceği, gaybi biliyor mu? yada geçmişte dünyada bir hayat deneyimi mi oldu?

Eğer Âdem ve eşi Havva huld / ebediyet cennetinde yaratılmış olsaydı, şeytan onları şu şekilde iğfal edemezdi. “Rabbiniz başka bir sebepten değil, sırf melek olursunuz yahut ölümsüzleşirsiniz (ebedileşirsiniz) diye size şu ağacı yasakladı”. [Araf, 7 / 20] Eğer Âdem ve Havva bildiğimiz cennette olsalardı ebediyet / ölümsüzlük diye bir endişeleri olmazdı. Çünkü cennet zaten ebedilik yurdudur.

* Onlar bildiğimiz cennette olsalardı orada yasak da olmazdı. “Şu ağaca yaklaşmayın gibi…” Çünkü orada hiçbir nimetten mahrum kalınmaz.

* Yine ebedî cennette şeytanın ne işi var? Oraya yalnızca mümin ve muttakiler girebilecektir.

* Vaad edilen cennette Allah’a isyan olmaz. Oysa Âdem ile Havva orada Allah’a isyan etmişti.

* Yine Âdem ile Havva bildiğimiz cennette olsalardı, orada kâfirin ne işi var? Zira “İblis Âdeme secde etmedi, büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu”.[Bakara, 2 / 34]

* Yine bildiğimiz cennette günah işlenmeyeceğini [Tur, 52/23] ayeti haber vermektedir. Hâlbuki bu cennette ‘İblisin secde etmemesi, yasak meyveden yenilmesi vs. gibi’ günahlar işlenmişti,
Yine Kuran’a göre cennet ebedilik yurdudur, oraya giren bir daha oradan çıkarılmaz. [Hicr, 15 /48] Oysa Âdem ile Havva oradan çıkarıldı.

* Yine Allah insanları yeryüzünde yarattığını ve oranın imarında görevlendirdiğini belirtmektedir. “O sizi yerden / yeryüzünden yaratıp, çıkardı ve sizi orada yaşattı / imarında görevli kıldı”. [Hud, 11 / 61]

Yine başka bir ayette; “Sizi (dünya üzerindeki) topraktan yarattık, (ölümünüzle) sizi oraya iade edeceğiz ve sizi bir kere daha oradan çıkaracağız”. [Taha, 20 / 55] Âdem’in/ilk insanın dünyada yaratılıp da cennete çıkarıldığına dair hiçbir rivayet de yoktur. Özetle; Âdem babamız dünyada yaratılmıştır. Ayrıca; “Âdem” sözcüğünün “yeryüzü toprağı” anlamına gelen “edimu’l-arz” kelimesinden türediği en yaygın görüştür.

Eğer burada sözü edilen cennet, müminlere vaad edilen uhrevî mükâfat yurdu olsaydı kesinlikle ebedî (huld) olması gerekirdi. Yine Âdem, eğer ebedî cennette iskân edilmiş olsaydı, İblis’in, “Ey Âdem! Sana ebedilik ağacına ve hiç sona ermeyecek bir saltanata ulaşmanın yolunu göstereyim mi?” (Tâ-hâ 20/120) şeklindeki ayartmasına kanmazdı.

Ebediyet cennetine giren kimse, Allah’ın, “Onlar cennetten çıkarılmayacaklardır” (Hicr 15/48) beyanınca oradan bir daha çıkarılmazdı. (ııı) Mükâfat yurdu olan cennetin nimetleri tükenmez. Çünkü Allah, “Onun yemişleri ve gölgesi süreklidir” (Ra‘d 13/35); “Bahtiyar olanlar, gökler ve yerler durduğu sürece cennette kalacaklardır” (Hûd 11/108) buyurmuştur. Âdem’in iskân edildiği cennet, bu ayetlerde tavsif edilen cennet olsaydı, sona ermez, dolayısıyla o da bu cennetten çıkarılmazdı. Ne var ki Âdem cennetten kovuldu; dolayısıyla mutluluk ve refahı da son buldu.

İnsan türünün, ebediyen hiçbir teklife muhatap olmaksızın ikamet edilecek olan cennette yaratılması ilâhî hikmete ters düşer. Çünkü Allah, buyruklarına uygun davranışlar sergileyen insana ait bir mükâfatı, hiçbir iyi iş üretmemiş bir insana vermez.

Bu kıssada, Allah’ın yeryüzünde yarattığı Âdem’i gökyüzüne naklettiğine dair hiçbir bir atıf bulunmadığı noktasında ittifak vardır. Kaldı ki eğer Allah onu gökyüzüne çıkarmış olsaydı, öncelikle bunun zikredilmiş olması gerekirdi. Ayette bundan söz edilmemesi, böyle bir olayın vuku bulmadığını gösterir. İşte bütün bunlar, “Ey Âdem! Sen ve eşin cennette ikamet edin” (Bakara 2/35) ayetinde sözü edilen cennetin ebediyet cennetinden farklı bir cennet olmasını gerektirir.

Pekâlâ, Kuran’da geçen ‘cennet’ kelimesini ne yapacağız derseniz, onu da dünya üzerindeki cennet gibi bir bahçe yapacağız. Yüksek rakımlı bir yerde olan cennet / cennet gibi bir bahçe olarak kabul edeceğiz. Zira Kuran dünya bahçelerine de cennet demektedir.[1] [Bakara, 2/265, Kehf, 18/32] Genişliği semavat ve arz kadar olan hakiki cennet şu an mevcut değildir. O ebedi cennet; kıyametin kopmasından sonra, bambaşka bir yaratılışla yaratılacaktır.

Âdem’in yeryüzüne Cennetten indirilmesi meselesine gelince; kıssada sözü edilen “hubût”, kesinlikle semâvî (!) cennetten yeryüzüne düşüş anlamına gelmemektedir. Bilakis bu kelime, somut anlamda “bir yerden başka bir yere gitmek” (hebeta min beledin ilâ beled) ve “bir yerde konaklamak” gibi anlamlar içermektedir. Mesela, [Bakara, 2/ 61] ayette Allah Hz. Musa zamanındaki İsrailoğullarına, “Siz şimdi değerliyi değersiz olanla mı takas etmek istiyorsunuz. Öyleyse [filan] şehre gidin (ihbitû mısran). Orada istediğiniz şeyler mevcuttur.” diye hitap ettiğini belirtmektedir. Müfessirler, bu ayette geçen hubût kelimesini, ismi zikredilmeyen şehre veya beldeye gitmek şeklinde anlayıp yorumlamışlardır.

Şu halde, Âdem’in hubûtu, fizikötesi âlemdeki bir cennetten nesneler dünyasına düşmekten öte bolluk ve bereket içindeki bir hayat ortamından başka bir ortama, yani daha çetin hayat şartlarının tecrübe edildiği başka bir ortama yahut “durum”a intikal etmektir Âdem’in cennetten hubûtu, yani, irâdî olarak işlediği cürümden ötürü bolluk, bereket ve huzur dolu yaşantısının zeval bulmasıdır. Hubût kelimesi Râğıb el-İsfahânî’ye göre, aynı zamanda soyut olarak Allah’ın gözünden düşme anlamı da içerir.
insandergisi.com :

Sayın Selçuk EGE!

Yorumunuzda delil olarak ele aldığınız bazı ayet ve konulara, "Beklenen Müslümanlara-Yaratılış ve İnsanlık Tarihi" isimli kitapta yer verilmiştir. Bütünlük içerisinde değerlendirildiğinde farklı konulara ışık tutan ayetleri eleştirinize delil olarak eklemenizi doğru ve yerinde bulmamakla birlikte, yorumunuzun BÜTÜNLÜĞÜNÜ bozmamak adına olduğu gibi paylaşıyor, söz konusu kitabı okumadıysanız, okumanızı tavsiye ediyoruz.

İlginize teşekkür eder,
Saygı ve selamlarımızı sunarız.


Mehmed Alagaş
10-09-2014 21:13
#698
Ve aleykümselam Ahmed kardeşim

İkazın için teşekkür ediyorum. Cennet kelimesinin lugat manası bahçe olup, verdiğin ayetlerde de görüleceği gibi dünyadaki her bahçe bu isimle anılabilir. Ancak cennet kelimesinin ıstılahi manası bu anlamın çok daha ötesindedir. Mehmed kardeşin sözkonusu cümleyi tüm dünyayı kastederek yazarken cennet kelimesinin ıstılahi manasını dikkate almıştır. Yanlış anlamalara sebebiyet vermemesi için uyarın tabi ki dikkate alınacaktır.
Dua ile..
Ahmet Tan
10-09-2014 17:22
#697
Ademin Yaratıldığı yer Dünyamıydı yazınıza bir eleştiri

selamunaleykum. Genel itibariyle kitaplarınız ve düşüncelerinizi çok beğenen, onları eşe dosta hediye eden biri olarak sizi bir konuda düzeltmek istiyorum, düzeltilmeye ihtiyaç olmayan sadece Allah'tır diyerek tabikide.


KISA SORULAR Kısmında "Ademin yaratılışı Dünyadamıydı?" sorusuna verdiğiniz cevapta şöyle diyorsunuz:

"....Bildiğimiz gerçek şanı yüce Rabbimizin dünya için kesinlikle kullanmadığı 'cennet' ifadesini bu yer için kullandığı ve bu yerin bir cennet veya cennet bahçelerinden bir bahçe olduğudur."

HALBUKİ YÜCE ALLAH KURANDA,
Bakara 265, bakara 266, enam 99, enam 141, isra 91, müminun 19, furkan 8, şuara 57, sebe 15, kalem 17 ve daha birçok ayette "CENNET" kelimesini dünyadaki bahçeler için kullanmıştır.

Allaha emanet olun

Mehmed Alagaş
27-07-2014 22:52
#672
Selamunaleyküm Ali

Ayetlerin siyak ve sibakı dikkate alındığı zaman "İnin" emrinin mekanla ilgili bir emir olduğu açıkça görülecektir. Senin sözünü ettiğin çıkılan bir makamdan indirilme durumu, Adem (a.s.)'a secde etmeyen İblis'in karşılaştığı ilk durumdur. Yaratılış ve İnsanlık Tarihi kitabımızda bu durumla ilgili olarak;

"…ayet-i kerimelerde beyan edildiği gibi şanı yüce Rabbimiz tüm meleklere "Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım. Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan üflediğimde siz onun için hemen secdeye kapanın" buyurdu ve bu İlahi emir karşısında İblis yani şeytan hariç, meleklerin hepsi secde etti. Meleklere yönelik bu İlahi emrin kapsamına İblis'in de girmesi, İblis'in de bir melek olduğuna veya melekleştiğine işaret değildir. Kur'an-ı Kerim'de açıkça ifade edildiği gibi dumansız ateşten yaratılan bir cin olan İblis, kendi geçmişindeki çalışmaları, azmi veya bilgisi ile Rabbimiz tarafından bir makama, meleklerle birlikte anılabileceği bir makama yükseltilmişti. Meleklerle birlikte anılabileceği böyle bir makama yükseltildiği için, Rabbimizin meleklere yönelik emrinin kapsamına o da girmişti. Ancak bu emre karşı gelip, bu emrin gereğini yapmayınca, ayetlerde de açıklandığı gibi bulunduğu yerden kovulmuş, çıktığı makamdan indirilmişti.." demiştik.

Nitekim "(Allah) "Öyleyse oradan in, orada büyüklenmek senin hakkın-haddin değildir. Hemen çık çünkü sen zelil (aşağılık) olanlardansın" (buyurdu). (7-A'raf 13)" buyruğu, Adem (a.s.) ile mücadelesini sürdürecek olan İblis'in söz konusu cennetten tamemen uzaklaştırıldığını değil meleklerle birlikte anıldığı o makamdan indirildiğini beyan eden bir buyruktur.
Ali
27-07-2014 20:15
#671
devlet tarafından atandığı koltuğundan İNDİRİLDİ.

bu cümledeki indirilme yüksek bir mekandan diğer bir alt mekana indirilme değil , ona verilen mükafat (yada makam)tan men edilmedir.
dolaysıyla 'oradan hepiniz inin' ayeti adem-hava ve şeytanın o makamdan çıkarılmasını beyan etmiş olamaz mı?
Salih Can
24-07-2014 11:47
#665
teşekkür

cevap benim için yeteri kadar açık olmuş.ALLAH razı olsun amca.okumak nefes almaksa , sormak adım atmaktır diyorum ve inşallah yeni sorularımı en kısa zamanda sorucam. selam ve dua ile



Güvenlik Kodu (*)
İşlemin sonucunu aşağıya yazınız : 16 çarpı 2 = ?


(*) Zorunlu

LÜTFEN DİKKAT:
IP numaranız kaydedilmektedir. Yorumlarınız sebebiyle ilgili kişi ve kurumların yasal işlemler başlatabileceğini unutmayınız. Aşağıdaki sebeplerle yorumlarınız onaylanmayacaktır.
  • Küfür, hakaret, tehdit, rencide edici ifadeler
  • İnançlara saldırı
  • Büyük harflerle yazılmış cümleler