



| ve îzâ mâ unzilet | : ve bir şey indirildiği zaman |
| sûretun | : bir sure, sure olarak |
| fe | : o zaman, fakat, böylece |
| min-hum men | : onlardan birisi |
| yekûlu | : der, söyler |
| eyyu-kum | : sizin hanginiz |
| zâdet-hu | : onu arttırdı |
| hâzihî | : bu |
| îmânen | : îmân, îmânını |
| fe emmâ | : o zaman, fakat, böylece |
| ellezîne âmenû | : âmenû olan (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyen) kimseler |
| fe zâdet-hum | : o zaman, fakat, böylece onların arttırdı |
| îmânen | : îmân, îmânını |
| ve hum | : ve onlar |
| yestebşirûne | : birbirlerini müjdelerler, müjdeleşirler, sevinirler |

