Siz kadınlar, bu dünyaya erkekler için gelmediniz.
Duyduğu son cümle ile bir anda irkilen Dilara, kulağına ve kalbine hoş gelen bu sözü bir an önce anlamaya çalıştı. Neydi bu sözün anlamı ve Yakup hoca bu söz ile ne demek istemişti? Dilara'nın dalgınlaştığını gören ve bir düşünce kargaşasına girdiğini hisseden Yakup hoca, konuşmasına devam etti.,
- Dünyaya geliş nedenlerini erkeklere bağlayan kadınlar, varoluşlarındaki hikmeti hiçbir zaman anlayamayacak ve gerçek anlamda bir varoluş bilincine hiçbir zaman ulaşamayacak olan kadınlardır. Fakat bütün bir insanlık tarihi boyunca kendilerini erkeğin yanında değil, erkeğin arkasında gören kadınlar; hayata karşı tutum ve davranışlarını, önlerinde kabul ettikleri erkeklere göre belirlemişlerdir. Kadınları gerçekten ikinci sınıf bir canlı durumuna düşüren bu aşağılayıcı durum, ne yazık ki günümüzde de değişmemiştir. Kendilerine modern veya çağdaş denilen günümüz kadınlarının da yöneldikleri kıblede, erkekler vardır. Erkekler kendileri için giyinirlerken, kadınlar erkekler için giyinmekte, erkekler için süslenmekte, kimlik ve kişiliklerini erkek beğenisine göre şekillendirmektedirler. Bazı kadınlar bütün bunları erkekler tarafından beğenilmek ve sevilmek için yaparlarken, bazı kadınlar erkeği etkilemek, erkeği esir almak, erkeği tesirsiz hale getirmek veya erkekten intikam almak gibi değişik nedenlerle yapmaktadır. Ancak bütün bu nedenler değişik olsa da, değişmeyen asıl unsur yöneldikleri kıblede dost veya düşman vasfıyla erkeğin bulunmasıdır. Kadınların binlerce yıldır aşmadığı engel, aşamadığı handikap budur.
Yakup hoca dalgınlaşan gözlerle kısa bir süre düşündükten sonra tekrar konuşmaya başladı.,
- Geleneksel kültürden kaynaklansa gerek, erkekler için böyle bir engel veya böyle bir handikap olmamıştır. Çünkü geleneksel kültürün kendilerine verdiği 'erkekler kadınlardan üstündür' fikrini hiç sorgulamadan kabul eden erkekler, dünyaya geliş nedenlerini kendilerinden aşağıda gördükleri kadınlarda aramayı ve "Biz bu dünyaya kadınlar için geldik" demeyi bir küçüklük kabul ederek, yüzlerini hayata ve hayatın gerçekliğine çevirmişlerdir. Yöneldikleri kıbleye hayatı ve hayatın gerçekliğini alan, tutum ve davranışlarını hayatın bu gerçekliğine göre belirleyen erkekler, kadınlara endeksli olmayan bir kimlik ve kişilik gelişimini gerçekleştirmişlerdir.
Kendisini büyük bir dikkatle dinleyen Dilara'nın meseleyi çok iyi anladığını hisseden Yakup hoca, kısa bir suskunluktan sonra devam etti.,
- Geleneksel kültür erkeklere bu imtiyazı tanırken, kadınların binlerce yıllık statükosunu korumaya ve kadınları bu ilkel statükonun içinde tutmaya devam etmektedir. Küçük yaşlardan beri bir erkeğe hanım olma hedefiyle yetiştirilen ve tüm idealleri erkek merkezli olan kız çocukları, yetişkinlik yıllarında feminist dahi olsa yöneldikleri kıbledeki erkek gerçeği değişmemektedir. Kıblelerine dost veya düşman olarak yerleştirdikleri erkeği dikkate almaktalar, erkeğe endeksli bir mücadele ve yarışma içine girmektedirler. Yüzlerini erkeğe dönen, kıbleyi erkek olarak algılayan feministler dahi, hiçbir zaman kazanamayacakları komik ve trajik bir yarışma içindedirler. Çünkü erkek fıtratına uygun olan bu yarışma düzleminde, sinsi bir kurnazlık içinde olan erkekler kendilerini kadınlarla değil, kadınlar kendilerini erkeklerle aynileştirmeye çalışmaktadırlar. Tabi ki adil bir yarışma değildir bu!. Çünkü adil ve olumlu yarışma, hemcinsler arasında ve hemcinslerin fıtratına uygun düzlemlerde yapılan yarışmalardır. Zaten gerçek gelişim, gerçek tekamül de, böylesi adil yarışmalarla gerçekleşir.
Mehmed ALAGAŞ
Tamer Çelik 28-01-2014 01:03 #307 | Mehmet hocam bu kitabınızı da diğerleri gibi çok beğenmiştim. Yüreğinize sağlık. Allah razı olsun. Okurken kendimce kitabın sonunda nasıl sonuçlanacağı hakkında tahmin yürütürken, hiç beklemediğim bir sonuçla karşılaştım. kitabın sonunu okurken boğazım düğüm düğüm oldu. Allah razı olsun. Allah yardımcımız olsun. selamlar |
Mehmed Alagaş 25-01-2014 19:50 #292 | Ve aleykümselam Sema kardeşim Farkındalığın ve güzel duaların için teşekkür ediyorum. Yıllar önce "Gerçek bir düşünür körleri düşünürken gözleri görmeyen kimsedir" derken hem empatiyi, hem de üzerinde çalışılan konuları derinlemesine yaşamayı kastediyordum. Çalışmalarımda bunu kısmen gerçekleştirebilmişsem, hiç kuşkusuz ki bu Allah'ın lutfuyladır. Lutfun Sahibi Rahman olan Rabbimize gereği gibi hamdetmek ve şükretmek düzleminde ise aciz kaldığımızı bildiğimiz içindir ki boynumuzu büküyor ve "Ya Rabbi. Sana Senin layık olduğun gibi hamdolsun, şükürler olsun" diyoruz. Cennet duasıyla.. |
Sema Yıldırım Özkaya 25-01-2014 13:54 #288 | "Engin Bir Şükür" Esselamu Aleykum Değerli Hocama. Kitaplarınızın çoğunu okumakla beraber, Divane kitabını okurken çok daha farklı şeyler hissetim. Kitabı okurken , içimdeki ses bana hep aynı şeyleri söylüyordu. Nasıl oluyor da Memet Alagaş, insanı bu kadar güzel.., aşığı bu kadar güzel..., kadını ve zaaflarını bu kadar güzel... , anneyi, anneliği ilmek ilmek yaşarken , ifade edipte anlatamadığı duygularını ve duygularının coşkunluğunu bu kadar güzel..., Evli olabilirken, evliliğin özünden mayasından uzaklaşarak evli kalabilen, deryanın içinde yaşarken susuz yaşayabilen bunca erkeği bu kadar güzel.., Yakup olabilmeyi imanla bilgeliğin doyumsuz lezzetini taş kitabında da olduğu gibi harmanlayabilen, örnek bir şahsiyet olarak zamana şahitlik yapabilecek önder ve öncü kişilikleri ......., bu kadar güzel nasıl anlatabilmiş dedim. Şu belli ki Yüce Allah'ın üzerinizdeki nimeti çok güzel, böyle güzel bir nimete sahip olabilmenin karşılığı engin ve aşkın bir şükür olsa gerek. Yüreğinize sağlık kaleminize kuvvet inşaAllah. |