



| ve kâle | : ve dedi |
| lehum | : onlara |
| nebiyyu-hum | : onların peygamberi |
| inne | : muhakkak ki |
| allâhe | : Allah |
| kad | : olmuştu |
| bease | : görevli kıldı |
| lekum | : sizin için, size |
| tâlûte | : Talut |
| meliken | : melik olarak |
| kâlû | : dediler |
| ennâ | : nasıl (olur) |
| yekûnu | : olur |
| lehu | : onun |
| el mulku | : melik, hükümdar |
| aleynâ | : bizim üzerimize, bize |
| ve nahnu | : ve biz |
| ehakku | : daha çok hak sahibi |
| bi | : ... e |
| el mulki | : melik, hükümdar |
| min-hu | : ondan |
| ve lem yu'te | : ve verilmedi |
| seaten | : genişlik, bolluk |
| min el mâli | : maldan, varlıktan |
| kâle | : dedi |
| inne | : muhakkak ki |
| allâhe | : Allah |
| estafâ-hu | : onu seçti |
| aleykum | : sizin üzerinize |
| ve zâde-hu | : ve ona artırdı |
| bestaten | : genişlik, kuvvet, üstünlük |
| fî el ilmi | : ilimde, bilgide |
| ve el cismi | : ve cisim (vücut) |
| ve allâhu | : ve Allah |
| yu'tî | : verir |
| mulke-hu | : mülkünü |
| men yeşâu | : dilediği kimse |
| ve allâhu | : ve Allah |
| vâsiun | : vasi olan, ihatası geniş olan (rahmeti ve |
| alîmun | : en iyi bilen |

