



| ve iz kâle | : ve demişti |
| rabbu-ke | : senin Rabbin |
| li el melâiketi | : meleklere |
| innî | : muhakkak ki ben |
| câilun | : kılan, yapan, yapacak olan |
| fî el ardı | : yeryüzünde |
| halîfeten | : halife |
| kâlû | : dediler |
| e tec'alu | : kılacak mısın, yapacak mısın |
| fî-hâ | : orada |
| men | : kimse, kişi (birisi) |
| yufsidu | : fesat çıkarır, bozgunculuk yapar |
| fî-hâ | : orada |
| ve yesfiku | : ve (kan) akıtır, (kan) döker |
| ed dimâe | : kan |
| ve nahnu | : ve biz |
| nusebbihu | : tesbih ediyoruz, yüceltiyoruz, |
| bi hamdi-ke | : seni hamd ile, hamdinle |
| ve nukaddisu | : ve takdis ediyoruz, mukaddes |
| leke | : seni |
| kâle | : dedi |
| innî a'lemu | : muhakkak ki ben bilirim |
| mâ lâ tâ'lemûne | : sizin bilmediğiniz şeyleri |


