



| ve iz | : ve olmuştu, olduğu zaman |
| kultum (iz kultum) | : siz dediniz (siz demiştiniz) |
| yâ mûsâ | : ey Musa |
| len nasbirâ | : sabredemeyiz |
| alâ taâmin | : yemeğe |
| vâhidin | : tek, bir |
| fe ud'u | : öyleyse, artık dua et |
| lenâ | : bizim için, bize |
| rabbe-ke | : senin Rabbin |
| yuhric | : çıkarsın |
| lenâ | : bizim için, bize |
| mimmâ (min mâ) | : şey(ler)den |
| tunbitu | : yetiştirir |
| el ardu | : arz, yeryüzü, toprak |
| min bakli-hâ | : onun baklagillerinden |
| ve kıssâi-hâ | : ve onun salataları |
| ve fûmi-hâ | : ve onun sarımsağı |
| ve adesi-hâ | : ve onun mercimeği |
| ve basali-hâ | : ve onun soğanı |
| kâle | : dedi |
| e testebdilûne | : değiştiriyor musunuz |
| ellezî | : o ki, ki o |
| huve | : o |
| ednâ | : daha düşük, daha değersiz |
| billezî (bi ellezî) | : onunla ki |
| huve hayrun | : o hayırlı, o daha hayırlı |
| ihbitû | : inin |
| mısran | : büyük bir şehir veya Mısır ülkesi |
| fe | : o zaman, böylece, öyle ise |
| inne lekum | : muhakkak ki sizin için, size |
| mâ | : şey(ler) |
| seeltum | : siz istediniz |
| ve duribet | : ve vuruldu (damga) |
| aleyhim | : onların üzerine |
| ez zilletu | : zillet, hakirlik, alçaklık ve aşağılık |
| ve el meskenetu | : ve düşkünlük, fakirlik, sefalet |
| ve bâu | : ve uğradılar |
| bi gadabin | : gazapla, öfkeyle |
| min allâhi | : Allah'tan |
| zâlike | : işte bu |
| bi | : ile |
| enne-hum | : onların olduğu |
| kânû | : oldular |
| yekfurûne | : inkâr ediyorlar |
| bi âyâtillâhi (âyâti allâhi) | : Allah'ın âyetleri |
| ve yaktulûne | : ve öldürüyorlar |
| en nebiyyîne | : peygamberler |
| bi gayri | : olmaksızın |
| el hakkı | : hak |
| zâlike bi mâ | : işte bu şey sebebiyle, dolayısıyla |
| asav | : isyan ettiler |
| ve kânû | : ve oldular |
| ya'tedûne | : haddi aşıyorlar |

