



| iz | : olduğu zaman |
| telâkkavne-hu | : onu telâkki ediyorsunuz, öğreniyorsunuz, soruyorsunuz |
| bi elsineti-kum | : dillerinizle |
| ve tekûlûne | : ve söylüyorsunuz |
| bi efvâhi-kum | : ağızlarınızla |
| mâ | : şeyi |
| leyse | : değil, yok |
| lekum | : sizin |
| bihi | : onu, onun |
| ilmun | : ilim, bilgi |
| ve tahsebûne-hu | : ve onu sanıyorsunuz |
| heyyinen | : kolay, basit, önemsiz |
| ve huve | : ve o |
| indallâhi (inde allâhi) | : Allah'ın katında |
| azîmun | : büyük |

