



| kâle | : dedi |
| ellezî | : ki o |
| inde-hu | : onun yanında |
| ilmun | : ilim |
| min el kitâbi | : kitaptan |
| ene | : ben |
| âtî-ke | : sana getiririm |
| bi-hi | : onu |
| kable | : önce |
| en yertedde | : eski haline dönmek |
| ileyke | : sana |
| tarfu-ke \n(en yertedde ileyke tarfu-ke) | : senin gözün, bakışın \n: (bakışının sana dönmesi, gözünü kırpman, gözünü açıp kapaman) |
| fe | : bundan sonra, böylece |
| lemmâ | : olduğu zaman |
| reâ-hu | : onu gördü |
| mustekırran | : durur vaziyette, dururken |
| inde-hu | : onun önünde |
| kâle | : dedi |
| hâzâ | : bu |
| min fadlı | : fazlından, lutfundan |
| rabbî | : benim Rabbim |
| li yebluve-nî | : beni denemesi için |
| e | : mı |
| eşkur | : şükredeceğim |
| em | : yoksa |
| ekfuru | : küfür edeceğim, nankörlük edeceğim |
| ve men | : ve kim |
| şekere | : şükretti |
| fe | : o zaman, böylece |
| innemâ | : sadece, yalnız |
| yeşkuru | : şükreder |
| li | : için |
| nefsi-hi | : onun nefsi, kendi nefsi |
| ve men | : ve kim |
| kefere | : küfretti, nankörlük etti |
| fe | : o zaman, o taktirde |
| inne | : muhakkak ki |
| rabbî | : benim Rabbim |
| ganiyyun | : ganidir |
| kerîmun | : kerimdir |

