



| allâhu | : Allah |
| ellezî | : o kimseler, onlar, o |
| yursilu | : gönderir |
| er riyâha | : rüzgârlar |
| fe | : böylece, sonra |
| tusîru | : sürükler, hareket ettirir |
| sehâben | : bulutlar |
| fe | : böylece, sonra |
| yebsutu-hu | : onu yayar, dağıtır |
| fî es semâi | : semada, gökte |
| keyfe | : nasıl |
| yeşâu | : diler |
| ve yec'alu-hu | : ve onu kılar, yapar |
| kisefen | : kısım kısım, kısımlar |
| fe | : böylece, sonra |
| terâ | : görürsün |
| el vedka | : yağmur |
| yahrucu | : çıkar |
| min hılâli-hî | : onun arasından |
| fe | : böylece, sonra |
| izâ esâbe | : isabet ettirdiği zaman |
| bi-hi | : ona |
| men yeşâu | : dilediği kimse |
| min ibâdi-hî | : onun kullarından |
| izâ | : olduğu zaman |
| hum | : onlar |
| yestebşirûne | : sevinirler |

