



| ve izâ tutlâ | : ve okunduğu zaman |
| aleyhim | : onlara |
| âyâtu-nâ | : âyetlerimiz |
| beyyinâtin | : apaçık, açıkça |
| kâlû | : dediler |
| mâ hâzâ | : bu değil |
| illâ | : sadece, ancak, den başka |
| raculun | : bir adam |
| yurîdu | : ister, istiyor |
| en | : olması |
| yasudde-kum | : sizi engeller, mani olur |
| amma (an-mâ) | : şeylerden |
| kâne | : oldu, idi |
| ya'budu | : tapıyorlar |
| âbâu-kum | : sizin babalarınız |
| ve kâlû | : ve dediler |
| mâ | : değil |
| hâzâ | : bu |
| illâ | : sadece, ancak, den başka |
| ifkun | : yalan, iftira |
| mufteren | : iftira, uydurulmuş |
| ve kâle | : ve dedi |
| ellezîne | : onlar |
| keferû | : inkâr ettiler, kâfir oldular |
| li | : için |
| el hakkı | : hak |
| lemmâ | : olduğu zaman |
| câe-hum | : onlar geldi |
| in | : eğer |
| hâzâ | : bu |
| illâ | : sadece, ancak, den başka |
| sihrun | : sihir, büyü |
| mubînun | : apaçık |

