



| yâ | : ey |
| Dâvûdu | : Davut |
| innâ | : muhakkak ki biz |
| cealnâ-ke | : seni kıldık, yaptık |
| halîfeten | : halife |
| fî | : de, içinde |
| el ardı | : arz, yeryüzü |
| fe | : artık, o halde, bunun için |
| uhkum | : hükmet |
| beyne | : arasında |
| en nâsi | : insanlar |
| bi el hakkı | : hak ile |
| ve lâ tettebii | : ve tâbî olma |
| el hevâ | : heva, heves, nefsin arzuları |
| fe | : yoksa, aksi halde |
| yudılle-ke | : seni dalâlete düşürür, saptırır |
| an | : dan |
| sebîlillâhi (sebîli allâhi) | : Allah'ın yolu |
| inne | : muhakkak |
| ellezîne | : o kimseler, onlar |
| yadıllûne | : dalâlete düşerler, saparlar |
| an | : dan |
| sebîlillâhi (sebîli allâhi) | : Allah'ın yolu |
| lehum | : onlar için ..... vardır |
| azâbun | : azap |
| şedîdun | : şiddetli |
| bi mâ | : sebebiyle |
| nesû | : unuttular |
| yevme el hisâbi | : hesap günü |

