



| e | : mı? |
| lem tera | : görmedin |
| ilâ | : ...'i, ...'e |
| ellezîne | : onlar, ... olanlar |
| kîle | : denildi |
| lehum | : onlara, kendilerine |
| kuffû | : çekin, zarar vermekten vazgeçin |
| eydiye-kum | : sizin elleriniz, ellerinizi |
| ve ekîmu | : ve ikâme edin, yerine getirin |
| es salâte | : namaz |
| ve âtû | : ve verin |
| ez zekâte | : zekât |
| fe lemmâ | : halbuki, ... olduğu zaman |
| kutibe | : yazıldı, farz kılındı |
| aleyhim | : onlara üzerine |
| el kıtâlu | : savaş |
| izâ | : olunca, o zaman |
| ferîkun | : bir fırka, bir kısım |
| min-hum | : onlardan |
| yahşevne | : korkarlar |
| en nâse | : insanlar |
| ke | : gibi |
| haşyeti | : korku |
| allâhi | : Allah |
| ev | : veya |
| eşedde | : daha şiddetli, daha çok, daha kuvvetli |
| haşyeten | : korku |
| ve kâlû | : ve dediler |
| rabbe-nâ | : Rabbimiz |
| lime | : niçin |
| ketebte | : yazdın, farz kıldın |
| aleynâ | : üzerimize |
| el kıtâle | : savaş |
| lev lâ | : olmaz mı, olmaz mıydı, |
| ahharte-nâ | : bizi tehir ettin, erteledin |
| ilâ | : ...'e |
| ecelin | : ecel, belirli bir vakit |
| karîbin | : yakın |
| kul | : de, söyle |
| metâu | : meta, faydalanma |
| ed dunyâ | : dünya |
| kalîlun | : az |
| ve el âhıratu | : ve ahir, sonraki, âhiret |
| hayrun | : ve daha hayırlı |
| li men | : o kimse için |
| ittekâ | : takva sahibi oldu |
| ve lâ tuzlemûne | : ve zulmedilmezsiniz, size haksızlık yapılmaz |
| fetîlen | : hurma çekirdeğinin ince lifi kadar, kıl kadar, zerre kadar |

