



| fe bimâ nakdi-him | : ve de onların bozmalarından dolayı, sebebi ile |
| mîsâka-hum | : onların misâkları, misâklarını |
| leannâ-hum | : onları lanetledik |
| ve cealnâ | : ve yaptık, kıldık |
| kulûbe-hum | : onların kalplerini |
| kâsiyeten | : kaskatı, karanlık, afetlerle dolu |
| yuharrifûne | : tahrif ederler, mânâlarını bozarlar |
| el kelime | : kelime |
| an mevâdıı-hi | : onu yerlerinden |
| ve nesû | : ve unuttular |
| hazzan | : bir pay, bir hisse (bir öğüt) |
| min mâ zukkirû bi hî | : onunla uyarıldıkları şeyden (nasihat edilen, hatırlatılan) |
| ve lâ tezâlu | : ve zail olmaz, sürekli, devamlı olur, devam eder |
| tettaliu | : muttali olursun, maruz kalırsın |
| alâ hâınetin | : hiyanete |
| min-hum | : onlardan |
| illâ kalîlen | : çok azı hariç |
| min-hum | : onlardan |
| fa'fu an-hum | : yine de onları affet |
| vasfah | : ve musamaha göster, hoşgör |
| inne allâhe | : muhakkak ki Allâh (c.c.) |
| yuhıbbu | : sever |
| el muhsinîne | : muhsinleri |

