



| ve izâ | : ve olduğu zaman |
| raev | : gördüler |
| ticâreten | : bir ticaret |
| ev | : veya |
| lehven | : eğlence |
| infaddû | : dağıldılar, dağılıp gittiler |
| ileyhâ | : ona |
| ve terekû-ke | : ve seni terkettiler, bıraktılar |
| kâimen | : ayakta |
| kul | : de, söyle |
| mâ | : şey |
| inde allâhi | : Allah'ın indinde, katında |
| hayrun | : daha hayırlı, en hayırlı |
| min el lehvi | : eğlenceden |
| ve min et ticâreti | : ve ticaretten |
| ve allâhu | : ve Allah |
| hayru | : daha hayırlı, en hayırlı |
| er râzıkîne | : rızık verenler |

