



| ve lemmâ | : olduğu zaman, olunca |
| sekete an | : sakinleşti, sukûn buldu, yatıştı |
| mûsâ el gadabu | : Musa (as)'ın öfkesi |
| ehaze el elvâhe | : levhaları tuttu, aldı |
| ve fî nushati-hâ | : ve onun nüshasında (sayfalarında) vardır |
| huden | : hidayet |
| ve rahmetun | : ve rahmet |
| li ellezîne | : o kimseler için |
| hum | : onlar |
| li rabbi-him | : Rab'lerine (karşı), Rab'lerinden |
| yerhebûne | : korkarlar |

