



| yes'elûne-ke | : sana soruyorlar |
| an es sâati | : o saatten, o saat hakkında, saatini, vaktini |
| eyyâne | : ne zaman |
| mursâ-hâ | : karar kılınması, onun vuku bulması, meydana gelmesi, olması |
| kul | : de |
| innemâ | : sadece, yalnızca |
| ilmu-hâ | : onun ilmi |
| inde rabbî | : Rabbimin yanında, Rabbimin katında |
| lâ yucellî-hâ | : onu açığa çıkarmaz, açıklayamaz |
| li vakti-hâ | : onun vaktini, zamanını |
| illâ huve | : ondan başkası |
| sekulet | : ağır şiddetli (olay) |
| fî es semâvâti | : göklerde |
| ve el ardı | : ve arz, yer |
| lâ te'tî-kum | : size gelmez |
| illâ bagteten | : ansızın olmaktan başka bir şekilde (ancak, öyle ki ansızın gelir) |
| yes'elûne-ke | : sana soruyorlar |
| keenne-ke | : sanki sen |
| hafiyyun | : gizli olarak bilen (gizliden haberi olan) |
| an-hâ | : ondan, onu |
| kul | : de |
| innemâ | : sadece, yanlızca |
| ilmu-hâ | : onun ilmi |
| inde allâhi | : Allah'ın indinde, katında |
| ve lâkinne | : ve lâkin, fakat |
| eksere en nâsi | : insanların çoğu |
| lâ ya'lemûne | : bilmezler |

