



| ve neza'nâ | : ve çekip aldık |
| mâ | : şey |
| fî sudûri-him | : onların göğüslerinde |
| min | : ...den |
| gıllin | : kin, adavet, haset, ..... gibi nefsin kalbinin afetleri |
| tecrî | : akar |
| min tahti-him | : onların altlarından |
| el enhâru | : nehirler |
| kâlû | : dediler |
| el hamdu | : hamd |
| li allâhi ellezî | : Allah'a ki O |
| hedâ-nâ | : bizi hidayete ulaştırdı, bizi hidayet etti |
| li hâzâ | : buna |
| ve mâ kun-nâ | : ve biz olmadık, olmazdık |
| li nehtediye | : bizim hidayete ermemiz |
| lev lâ | : olmasaydı |
| en hedâ-na allâhu | : Allah'ın bizi hidayete erdirmesi |
| lekad | : andolsun ki |
| câet | : geldi |
| rusulu | : Resûller, elçiler |
| rabbi-nâ | : Rabbimizin |
| bi el hakkı | : hak ile |
| nûdû | : nida olunurlar (seslenilirler) |
| en | : olmak (mastar eki) |
| tilkum | : işte bu |
| el cennetu | : cennet |
| ûristumû-hâ | : ona varis kılındınız |
| bimâ | : şey ile, sebebiyle, dolayı |
| kuntum ta'melûne | : yapmış olduklarınız |

