



| ve kâle eş şeytânu | : ve şeytan dedi |
| lemmâ | : olduğu zaman |
| kudıye el emru | : emir yerine getirildi, tamamlandı |
| innallâhe (inne allâhe) | : muhakkak Allah |
| veade-kum | : size vaadetti |
| va'de el hakkı | : hakkın vaadi |
| ve veadtu-kum | : ve size vaadettim |
| fe ahleftu-kum | : size verdiğim sözden hilâf ettim (vaadimden döndüm) |
| ve mâ kâne | : ve olmadı, yoktu |
| liye | : benim |
| aleykum | : sizin üzerinizde |
| min sultânin | : yaptırım gücü, bir sultan, bir kuvvet, bir güç |
| illâ en | : ancak, sadece |
| deavtu-kum | : sizi davet ettim |
| fe istecebtum | : böylece siz icabet ettiniz |
| lî | : bana |
| fe lâ telûmû-nî | : artık beni kınamayın, levmetmeyin |
| ve lûmû | : ve kınayın, levmedin |
| enfuse-kum | : sizin nesflerinizi (kendinizi) |
| mâ | : değil |
| ene | : ben |
| bi musrihi-kum | : sizin yardımcınız (size yardım eden) |
| ve mâ entum | : ve siz değilsiniz |
| bi musrıhıyye | : benim yardımcım (bana yardım eden) |
| innî | : muhakkak ben |
| kefertu | : inkâr ettim |
| bi mâ | : şeyi |
| eşrektumû-ni | : beni ortak koşmanız |
| min kablu | : önceden, daha önce |
| inne ez zâlimîne | : muhakkak zalimler |
| lehum | : onlara vardır, onlar için vardır |
| azâbun elîmun | : acı azap |

