



| inne | : muhakkak ki, hiç şüphesiz |
| allâhe | : Allah |
| lâ yestahyî | : çekinmez |
| en yadribe meselen | : darbı mesel, misal, örnek vermek |
| mâ | : şey |
| beûdaten | : sivrisinek |
| fe | : fakat, hatta |
| mâ | : şey |
| fevka-hâ | : onun üstünde |
| fe emmâ | : fakat, ama, ise |
| ellezîne âmenû | : âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler |
| fe | : artık, bundan sonra, böylece |
| ya'lemûne | : bilirler |
| enne-hû | : onun olduğu |
| el hakk | : hak |
| min rabbi-him | : Rab'lerinden |
| ve emmâ | : ve fakat, ama |
| ellezîne | : onlar |
| keferû | : inkâr ettiler, kâfir oldular |
| fe | : o zaman, böylece |
| yekûlûne | : derler |
| mâzâ | : ne |
| erâde | : diledi |
| allâhu | : Allah |
| bi hâzâ | : bununla |
| meselen | : misal, örnek |
| yudıllu | : dalâlette bırakır |
| bi-hi kesîran | : onunla çoğunu |
| ve yehdî | : ve hidayete erdirir |
| bi-hi kesîran | : onunla çoğunu |
| ve mâ yudıllu | : ve dalâlette bırakmaz |
| bi-hi | : onunla |
| illâ | : ancak, sadece, den başka |
| el fâsıkîne | : fasıklar, fıska düşenler |


