Selamaleyküm Alagaş kardeşim.
Bilginiz dahilindedir varsayımından hareketle bugünlerde tartışma konusu olan abese 1-2. ayetlerin muhatabı bir çok mealdeki parantez içi ifade ile kastedildiği gibi peygamberimiz mi? Yoksa tartışmaya konu edinilen mealdeki gibi muhatap müşrik lideri mi? Bu konuda paylaşabileceğiniz bir bilgi var mı? Varsa paylaşırsanız memnun olurum.
<<< Ömer MUHTAR >>>
Ve aleykümselam Ömer kardeşim.
Bu konuda birçok kardeşimizden de benzer sorular geldiği için bu meselenin kısaca açıklanmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz. Senin de belirttiğin gibi son zamanlarda bazı kardeşlerimiz ilk iki ayetin Velid bin Mugire'yi, devamındaki ayetlerin Resulullah (s.a.v.)'i muhatab aldığını söylemektedirler. Kuran-ı Kerim'de konumuzla ilgili bu ayetler şöyle zikredilmektedir.,
1. Yüzünü ekşitip çevirdi
2. O kör geldi diye.
3. Nerden biliyorsun, belki o temizlenip-arınacak?
4. Veya hatırlayıp-öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek.
5. Fakat kendisini müstağni gören (öğüte ihtiyaç duymayan)
6. İşte sen (ısrarla) ona yöneliyorsun.
7. Oysa onun temizlenip-arınmamasından sana ne?
8. Ama koşarak sana gelen
9. Ki o huşu (saygı dolu korku) duymaktadır.
10. Fakat sen onunla ilgilenmiyorsun.
11. Hayır (bundan sakın). Gerçekten o (Kur'an) bir öğüttür.
12. Artık dileyen onu zikredip-öğüt alır.
Öncelikle şunu bilmemiz gerekir ki Kuran-ı Kerim'de henüz anlayamadığımız gizemler, bize göre üstü kapalı ifadeler, cevap veya açıklama beklediğimiz durumlarda hikmetli suskunluklar olmasına rağmen anlatım uslubunda bizleri çelişkiye veya ihtilafa sürükleyecek sıçramalar yoktur. Nitekim yukarıda zikrettiğimiz ayetler de böylesi bir anlatım uslubuyla ihtilafa düşmeyeceğimiz çelişkisiz bir bütünlük arzetmektedir. Abese suresinin girişindeki ilk iki ayet bu anlatım bütünlüğünden koparılarak Velid bin Mugire'nin muhatab alındığı iddia ediliyorsa, bu iddianın elbetteki haklı itirazlara mahal bırakmayacak ciddi delillerle açıklanması gerekir.
Yüzü asmak veya ekşitmek anlamına gelen 'Abese' kelimesinin Müddessir suresinde (74-22) bir müşrik için kullanılması, Kuran-ı Kerim'in bir başka yerinde bir peygamber veya bir müslüman için kullanılamayacağı anlamına gelmez. Çünkü bu kişiyi küfre götüren bir fiili veya sadece müşrik ve kafirlere özgü bir sıfatı ifade eden bir kelime değildir. Gülmek, ağlamak nasıl ki sadece müşrik ve kafirlere ait olmayan insani bir fiilse, abese kelimesiyle ifade edilen yüzü asmak veya ekşitmek de aynı şekilde küfürle ilgili olmayan insani bir fiildir. Kaldı ki zulüm, fısk, nifak gibi olumsuz fiilleri içeren kelimeler dahi yeri geldiğinde müslümanlar için kullanılabilmektedir. Çünkü bizler müslüman da olsak, fısktan veya nifaktan münezzeh varlıklar değiliz. Bazı konulardaki yaklaşımımız fıskın veya nifağın kelime anlamı içine girse de, böylesi yaklaşımlarımız bizlerde genel ve temel bir yaklaşım haline gelmediği için bizleri bilinen anlamıyla 'fasık' veya 'münafık' yapmaz.
Abese suresinin ilk ayetinde "yüzünü ekşitti" denilerek "O" zamirinin kullanılıyor olması ve 3. ayette "Nereden biliyorsun" denilip "Sen" zamirine geçilmesi ise İlahi hitabın inceliğini gösteren ve müslümanların dikkate almaları gereken önemli bir husustur. Beşeri ilişkilerde bir insan ciddi bir hata yaptığı zaman o kişi yaptığı hatayla ilgili ikaz edilirken bazı ithamlara veya küçültücü sıfatlara maruz kalabilir. Alemlerin Rabbi olan Allah'ın Resulullah (s.a.v.)'le ilgili ikazında ise elbeteki böylesi ithamlar ve küçültücü sıfatlar yoktur. İlahi hitabın inceliğinde bunlar yoktur, yoktur ama o zamana kadar "Sen" hitabıyla muhatab alınan Resulullah (s.a.v.)'in yüzünü asıp-ekşitmesinden sonra "O" zamiriyle muhatab alınması, bu konuda çok duyarlı olan Efendimiz (s.a.v.) için "Yüzünü ekşitip çevirdi" hitabını çok ağır bir azar haline getiren ve İlahi hitab nazarında 'O" durumuna düştüğü için rahmet peygamberinin yüreğine oturan bir ikaz olmuştur. Nitekim Mekke dönemindeki bu İlahi azarı uzun yıllardır unutamadığı için rivayetlere göre Medine döneminde (kör olan) Ümmi Mektum yanına gelince ona "Ey Rabbimin kendisi için beni azarladığı kişi" diyerek ona izzet ve ikramda bulunmaktadır.
Ayrıca bu sureye "Abese" isminin verilmiş olması da dikkate alınması gereken bir diğer husustur. Bilinmesi gerektiği gibi Kur'an-ı Kerim surelerinin isimlendirilmesi ve bir Kitab halinde toplanması İlahi denetimin dışında ve hikmetlerden uzak bir iş olarak düşünülemez. Nitekim sure isimleriyle sure muhtevaları arasındaki ilişkileri inceleyen araştırmacı kardeşlerimiz, bu ilişkilerdeki hikmetleri anlamakta hiç zorlanmayacaklardır. Dolayısıyle ilk ayette zikredilen "Abese" kelimesi sureye isim olarak verilmişse, bunun nedeni Velid bin Mugire'nin yüzünü asması veya ekşitmesi değildir. Çünkü Velid bin Mugire denilen bu şahıs, bir rahmet peygamberinin lafzıyla ve nefesiyle kendisine bizzat iletilen hak daveti açıkça inkar eden bir kimsedir. Bu büyük cürmü işleyen böyle bir kimsenin, yanına gelen kör bir insana yüzünü asmasının veya ekşitmesinin ne önemi olabilir ki? Sureye isim olan bu kelimenin önemi, bu eylemi alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin yapmasından ve bu örnek peygamberin şahsında tüm müslümanların uyarılmasından kaynaklanmaktadır.
Birçok örnekle çok daha genişletebileceğimiz bu kısa cevabın şimdilik yeterli olmasını umuyoruz.
Dua ile..
<<< Mehmed ALAGAŞ >>>