Eski Masaüstü Görünüm

Ye’cuc Ve Me’cuc Seddi


Selamunaleyküm Mehmed Abim,

"Bana demir kütleleri getirin. Onun iki yanı denkleşince Üfleyin (körükleyin)" dedi. Onu kor-ateş haline getirince "Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim" dedi." (Kehf 96)

şeklinde meal edilen ayette geçen "kıtrin" kelimesine çoğu mealci bakır manası vermektedir. Sizin yayınladığınız mealde de bu kelimeye "bakır" denilmektedir. Oysa Süleyman Ateş ve Yaşar Nuri bu kelimenin "katran" anlamı taşıdığını da belirtiyorlar.

Mantıken ve bilimsel olarak düşündüğümüzde bunun katran olması gerekiyor. Çünkü doğada oksijen ile bileşik şeklinde bulunan demirin içinden oksijeni almak için eritilmiş demire kok kömürü katılır. Kok kömürü dediğimiz bir nevi "KARBON" dur. Katran dediğimiz ürün de karbondan oluşmaktadır. Yani demire katran karıştırılması bilimsel ve doğrudur. Bu ayet aslında demirin nasıl çelik haline getirilebileceğini de bize gösteren bir ayettir. Oysa demire bakır karıştırılması olayının metalurjide hiçbir yeri yoktur.

Allah'a emanet olun.

Fatih SAĞLAM

Ve aleykümselam güzel kardeşim,
Bir düşünce ve araştırma mahsulü olan yorumun için teşekkür ederim. İbrahim 50 ayetinden hareketle "Kıtrin" kelimesinin katran anlamına da gelebileceğini biliyorum. Ancak Kehf 96 ayetini;

Süleyman için de (yaya veya binekli) sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgarı müsahhar (emrine hazır-seyahatine uygun) kıldık. Erimiş bakırı ona sel gibi akıttık. Onun eli altında Rabbinin izniyle (özel) iş görmekte olan bir kısım cinler de vardı. Onlardan kim Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından taddırırdık. (34-Sebe 12)

ve

(Şayet sınırı-seddi geçerseniz) ikinizin de üzerine kor ateşten bir alev ve erimiş bakır dökülür de yardımlaşıp-başaramazsınız. (55-Rahman 35)

ayetleriyle birlikte ele aldığımızda ve Fahreddin Razi'nin bu kelimeyle ilgili açıklamalarını okuduktan sonra ağırlık kazanan "bakır eriyiği" anlamını tercih ettik.

Metalurjide bakırın demire karıştırılmasının (ki bu olayda karışma değil üzerine akıtma sözkonusu) bir anlamı olmadığı veya katranı meydana getiren karbonun demiri çelikleştirdiği doğru olabilir. Fakat biz meselenin bunun çok ötesinde olduğunu, konuyla ilgili anlaşılması gereken çok gerçek bulunduğunu düşünüyoruz.

Bazı kitab çalışmalarında kısmen değindiğimiz Ye'cuc ve Me'cuc seddini biraz açmak gerekirse ins ve cinlerle ilgili bu seddin tufandan sonra Nuh (a.s.)'ın;

Nuh "Rabbim, yer üstünde kafirlerden yurt edinen hiçbir kimseyi bırakma" dedi. (71-Nuh 26)

duasından sonra Rabbimiz tarafından iki sed olarak yaratıldığını, bu iki sed vesilesiyle Nuh kavminin kafirleriyle birlikte Sünnetullah gereği helak edilen Ad ve Semud gibi kavimlerin kafirlerine de (mahiyetini bilmediğimiz bir şekilde) gelecek nesilleriyle birlikte yer üstünden uzaklık verildiğini anlıyoruz.

Rabbimizin Ye'cuc ve Me'cuc'a yer üstünden uzaklık vermek için yarattığı bu iki seddi, Ye'cuc ve Me'cuc'un kendi imkanlarıyla aşabilmesi elbetteki mümkün değildir. Nitekim bir çok gizemin anahtarını beyan eden Rahman suresinde "Sakaleyn" yani iki ağırlık hitabıyla muhatap alınan ve "Ma'şer" kelimesiyle ifade edilen en büyük ins ve cin topluluğuna (ki en büyük ins ve cin topluluğu yer üstünde değildir) "...yakında size de yöneleceğiz" buyrulması ve devamında;

Ey (en büyük-en kalabalık) cin ve ins topluluğu. Eğer göklerin ve yerin sınırlarından (sedlerinden) aşıp-geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşıp-geçin. Ancak bir sultan (güçlü bir delil-sebeb) olmaksızın aşıp-geçemezsiniz. (55-Rahman 33)

beyanı, bu en büyük ins ve cin topluluğu olan Ye'cuc ve Me'cuc'un kendi imkanlarıyla bu sedleri aşıp-geçemeyeceklerini bizlere bildirmektedir.

Peki Ye'cuc ve Me'cuc bu sedleri ne zaman ve nasıl aşacaklardır?
Öncelikle şu hususu çok açık bir şekilde bildirelim ki bu sedler Ye'cuc ve Me'cuc tarafından şimdiye kadar aşılıp-geçilmiş değildir. Kıyamet öncesi ve kıyamet alameti olarak gerçekleşecek olan bu hadise, dünya tarihinde bir kez yaşanacak olan bir hadisedir. Bu hadise geçmişte yaşanmış olsa insanlık tarihinin zihninden silinebilecek bir hadise olamayacağı gibi (ki dünyayı sarsacak bu muazzam olaydan ne en ufak bir iz, ne tarihi bir haber ve ne de bu sedden en küçük bir kalıntı yoktur) Zülkarneyn (a.s.)'ın yaptığı engelin de Kehf 96'dan sonra beyan edildiği gibi Rabbimizin vaadi olan kıyamet geldiğinde dümdüz olacağı bildirilmektedir;

Artık (Ye'cuc ve Me'cuc) onu ne aşmaya, ne de onu delmeye muktedir olabildiler. (Zülkarneyn) dedi ki "Bu (engel, size) Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin vaadi geldiği zaman O bunu dümdüz eder. Rabbimin vaadi haktır." (Seddin dümdüz olacağı) o gün, Biz onları birbiri içinde dalgalanır halde bırakmışızdır. Sur'a da üfürülmüştür. Böylece onların hepsini bir araya getirip-toplamışızdır. (18-Kehf 97-99)

Bu ayetlerde görüyoruz ki Zülkarneyn (a.s.)'ın yaptığı bu engel kıyamet öncesi bir dönemde değil, Sur'a üfürülen kıyamet olayında Rabbimiz tarafından dümdüz edilmiş ve onların hepsi bir arada toparlanmıştır. Sur'a üfürülen kıyamet olayında bu seddin dümdüz edilmesi ise kıyametle karşılaşan ve kıyamet dehşetini yaşayan insanlar için elbetteki ne bir ayet, ne de şikayet edebilecekleri bir felaket olacaktır. Zaten bu nedenledir ki Zülkarneyn kıssasında olup-bitmiş olarak bildirilen bu olay, Rahman suresinde olacak bir olay olarak bildirilmekte ve bu konuda ciddi araştırmalarda bulunan müslümanların birçok sorusuna cevap vermektedir.

Bütün bu ayetlerden ve konuyla ilgili Efendimiz (s.a.v.)'in Buhari'de zikredilen "Bu Beyt'e Ye'cüc ve Me'cüc'den sonra da hacc yapılacak, umre icra edilecek." gibi sahih hadislerden de anlıyoruz ki Ye'cuc ve Me'cuc kıyamet öncesi ve kıyamet alameti olarak seddi aşacaklar, dünya insanları için başlı başına bir felaket olacaklar, çaresiz kalan dünya insanları kendisine "Her yola bir sebeb verilen" ve bu geniş imkanla o zaman dilimine gelen Zülkarneyn (a.s.)'dan yardım isteyecekler ve Zülkarneyn (a.s.)'ın yaptığı bu engelden sonra dünya hayatı belli bir süre daha devam edecek ve bu süre zarfında insanlar hac ve umre yapabileceklerdir.

Kur'an-ı Kerim'deki konuyla ilgili ayetler bütünlüğünde sürdürülen araştırmalar neticesinde bu noktaya geldikten sonra Ye'cuc ve Me'cuc'un kıyamet öncesi bu sedleri nasıl aşabileceğini yine ayetler ışığında araştırabiliriz. Biraz önce Rahman suresinin ilgili ayetlerinde Ye'cuc ve Me'cuc'un kendi imkanlarıyla bu sedleri aşıp-geçemeyeceklerini ve bir sultana (bir güce, bir sebebe) ihtiyaç duyduklarını görmüştük. Çünkü Nuh Aleyhisselam'ın;

Rabbim, yer üstünde kafirlerden yurt edinen hiçbir kimseyi bırakma. (71-Nuh 26)

duasına icabet eden Rabbimizin yarattığı, Rabbimizin koyduğu bu engeller Sünnetullah gereği Ye'cuc ve Me'cuc'un kendi başlarına aşacakları engeller değildir.

Peki Ye'cuc ve Me'cuc'un seddi aşabilmeleri için muhtaç oldukları bu üstün gücü, bu sebebi onlara kim verecektir? Daha önce bir kitab çalışmasında da kısmen açıkladığımız gibi bu önemli sorunun cevabını, olayın gelişimini dikkate alarak verebiliriz. Bildiğiniz gibi Ye'cuc ve Me'cuc'un çıkması ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarması, dünya insanları için büyük bir musibet olacaktır. Bundan hareketle "Dünya insanlarının başına böyle bir musibet niye gelir?" sorusuyla Kur'an-ı Kerim'e yöneldiğimizde ise;

Size isabet eden her musibet, (ancak) ellerinizin kazanmakta olduğu dolayısıyledir ... (42-Şura 30)

cevabıyla karşılaşırız. Bu açık cevaptan anladığımız gerçek, dünya insanları için büyük bir musibet olan Ye'cuc ve Me'cuc'un engelleri aşmasını sağlayacak güç veya sebeb ne yazık ki insanların sağladığı bir güç veya sebeb olacak ve insanlar kendi elleriyle yaptıklarının bir sonucu olarak bu büyük musibetle, bu büyük felakatle karşılaşacaklardır. Böylesine büyük bir güç nükleer bir patlamadan mı, ölçüsüz ve tedbirsiz bir deneyden mi kaynaklanacak bilmiyoruz. Bildiğimiz gerçek bu büyük gücü veya sebebi ortaya çıkaracak olan eylemin, insanlık için iyiliği ve hayrı gözeten bir eylem değil, ayetlere karşı zulüm veya büyük patlama gibi küfür teorilerine dayalı bir eylem olacağıdır.

Meseleyi daha fazla açmadan sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki mahiyeti ne olursa olsun insanlar eliyle bu eylem gerçekleşip meydana çıkan büyük güç veya sebeb ile yerin bucaklarını aşan Ye'cuc ve Me'cuc'un daha sonra neyle karşılaşacağı;

İkinizin de üzerine kor ateşten bir alev ve erimiş bakırdan bir duman salıverilir de 'kurtulup-başaramazsınız. (55-Rahman 35)

buyruğunda beyan edilmektedir. Peki bunu kim yapacak, yerin bucaklarını aşarak yeryüzüne dağılan Ye'cuc ve Me'cuc'un üzerine kim engel yapacak sorusunun ise Kur'an-ı Kerim'de tek bir cevabı vardır;

Dediler ki "Ey Zülkarneyn. Ye'cuc ve Me'cuc yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaktalar, bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana vergi-ücret verelim mi?" (18-Kehf 94)

Evet Fatih kardeşim Ye'cuc ve Me'cuc'la ilgili bu çok kısa açıklamadan sonra senin yorumuna gelecek olursak, meselenin demiri çelikleştirme olayının çok üstünde olduğunu anlayabiliriz. Çünkü bu engel demirin çelikleştirilmesiyle yapılabilecek bir engel olsaydı, dünya insanları geldikleri teknolojik seviyede bunu kendileri de yapabilir ve çaresizlik içinde Zülkarneyn (a.s.)'dan yardım istemezlerdi. Burada karşılaştığımız gerçek Zülkarneyn (a.s.)'ın demir gerçeğini belki de babası Davud (a.s.)'dan öğrendiği ilimle günümüz biliminden çok daha iyi tanıdığı, bakır eriyiği veya katranla bizler için ufuk ötesi olarak ne yapılacağını gayet iyi bilmesidir. Bu ilmin ne olduğunun anlaşılması ise aşağıdaki ayetin beyan kazanmasıyla, bu ayetin gereği gibi anlaşılmasıyla mümkün olacaktır;

Andolsun ki Biz resullerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye onlarla birlikte Kitab'ı ve mizanı (ölçüyü-tartıyı) indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. (Böylece) Allah O'na ve resullerine gayb ile (görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın). Şüphesiz Allah Kavi'dir (her kuvvetin gerçek Sahibidir), Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır). (57-Hadid 25)

Dua ile..

30 Ekim 2015
Mehmed ALAGAŞ



Yorum Yap


Yorumlar yeniden eskiye doğru sıralanmıştır.
Sıralamayı çevirmek için tıklayınız.

Mehmed Alagaş
01-04-2016 23:35
#1691
Ve aleykümselam Yusuf kardeşim

Sözünü ettiğin ayetler, Mehmed abinin uzun yıllar Kur’an bütünlüğünde tefekkür ettiği ayetlerdir.

Bu çalışmalar sonucu ulaştığımız ve bir kısmını da kardeşlerimizle paylaştığımız sonuçlar ise kendisi için her yola bir sebeb verilen Zülkarneyn (a.s.)’ın zamanda seyahet edebildiği ve “güneşin battığı yer” ifadesinde yer alan ilk seyahatin geleceğe, “güneşin doğduğu yer” ifadesinde yer alan seyahatin geçmişe yapıldığı noktasındadır.

İkinci seyahatte karşılaştığı o kavme hiçbir şey söylememesi ve bir müdahalede bulunamaması, tarihin o dönemi yaşanmış ve onların kaderiyle ilgili kitabın kapanmış olması dolayısıyledir.

Güneşe karşı bir siper olmaması ise o kavmin yaşadığı yerin çöl veya buzullar olduğuna işaret etmektedir.

Zülkarneyn yani Süleyman (a.s.)’ın harita ve kitablarından faydalandığını açıkça beyan eden Piri Reis haritasında, bundan altı bin yıl önce varolduğu bilinen ve sonraki zamanlarda eriyen buzulların olduğu coğrafyanın çizilmiş olması, Zülkarneyn (a.s.)’ın yaptığı ikinci seyahatin geçmişe olduğunu kanıtladığı gibi güneşe karşı bir siper olmayan bu coğrafyanın da buzullar olduğuna işaret etmektedir.
Dua ile..
Yusuf Gökçe
31-03-2016 22:53
#1690
yecüc mecüc

sa.mehmet hocam, zülkarneynin ikinci yolculuğunu anlatan ayetleri tekrar tekrar okumanı ve tefekkür etmeni istirham ediyorum.nihayet güneşin doğuşuna ulaştığında öyle bir kavme rastladı ki o kavimle güneş arasında güneşten başka hiçbir setre yaratmamıştık...bir kavimle güneş arasında güneşten başka hiçbir setre yaratılmaması ne demek?
1.henüz atmosfer yaratılmamış, 2.dağlar yükseltilmemiş, 3bitkiler yaratılmamış, 3.dünya henüz yuvarlak değilmiş yani tepsi gibi dümdüzmüş.
halbuki adem, eşi ve şeytanlar yeryüzüne indiklerinde dünya bugünkü halini almıştı.o halde burada bu koşullarda yaşayan kavim hangi kavimdir? tek cevap var: yecüc mecüc kavmi yorumunuzu merakla bekliyorum sevgili Mehmet hocam.sa.
Bülent
28-02-2016 17:37
#1617
goblinler

Ateşolmayan yerden duman çıkmaz her efsanenin ardında makul bir gerçeklik payı vardır. Eski zamanda avrupada yaşadığı söylenen goblinler yecüc mecüc olabilir. Neticede yecüc mecüc dünyada yaşamış ve mağaraya hapsedilmiş. Goblin efsanesi bu yaratıkları küçük boyutlu ve yeraltında yaşayan canlılar olduğunu söylüyor. Olabilir. Kıyametten önce bir deprem veya başka bir şeyle demir engel kalkabilir.
Yusuf Gökçe
20-11-2015 20:18
#1286
yecüc mecüc

sonra bir sebebe tâbî oldu
güneşin doğduğu yere ulaştığı zaman onu (güneşi), ondan (güneşten) korunacak bir örtü yapmadığımız bir kavmin üzerine doğarken buldu.
işte böylece Biz, onun yanında oluşan şeyleri , haberdar olarak, ihata ettik.
sonra bir sebebe tâbî oldu
iki sed arasına ulaştığı zaman o ikisinden başka, söz anlamayan bir kavim buldu.
“ey zülkarneyn! muhakkak ki yecüc ve mecüc, yeryüzünde fesat çıkaranlardır. Bu sebeple, onlarla bizim aramıza bir set yapman için, sana harç verelim mi?” dediler.
“bu konuda rabbimin beni kuvvetlendirdiği şeyler daha hayırlıdır. Şimdi bana kuvvet ile yardım edin. Onlarla sizin aranıza çok sağlam bir engel yapayım.
yecüc mecüc ademden önce arzda yaşayan bir kavimdi, diyorum önümüzdeki yıllarda bu kavimle insanlık tanışacak.s.a
Yusuf Gökçe
11-11-2015 20:04
#1255
yecüc mecüc

sa.kardeşler yecüc mecüc yer katmanlarıyla ihata edildi yerden çıkacak çıktıklarında da zülkarneyn çıktıkları gediğin üzerine sed yapacak.insanlar zaten set yapmışlardı ancan zulkarneyn...size en sağlam setti yapayım diyor.iki dağ ararsı demir yığdırıyor ve demiri eritiyor demir gedikten aşağıya doğru akıyor .üzerine de erimiş bakır döküyor.set 1.suraya kadar yerinde duracaktır.yecüc mecüc tekrar çıkamayacaktır.yecüc mecücü zülkarneyn''in 2. yolculuğunda gördüğü kavim olarak düşünüyorum.sa.
Selami Özcan
07-11-2015 15:48
#1251
Merhaba

Mehmet kardeşime lavlarla ilgili getirdiği açıklama için teşekkür ediyorum.

Gerçi ben de yorumumda lavları ve lavların içinde bulunabilecek madenleri kastetmiştim.

Lavlarla birlikte yeryüzüne çıkan birtakım madenlerin de lav içinde bir akışkanlık kazandığını belirtmiş ve yarınlarda alt katmanlardan çıkabilecek olan bazı madenlerin aşırı sıcaklık nedeniyle akışkanlık kazanabileceği ihtimalini Sebe-12 ayetini dikkate alarak gözardı etmemiştim.

Yorumu getirdiğim sonuçla ilgili olmamasına karşın siz lavların içinde hiçbir maden olmadığını biliyor ve bunu söylüyorsanız, benim için yeni olan bu bilgi için de size tekrar teşekkür ederim.
Mehmet Genç
06-11-2015 11:22
#1250
akan lavlar

Merhaba.
Selami Bey, akan madenlerden bahsetmişsiniz ama sanırım lav" ile madeni karıştırmışsınız.

çünkü bildiğim kadarıyla yeryüzüne ırmak gibi, akan bir maden çıkmıyor. çıkan lavlar da metal değil. bir tür kaya. yeryüzüne çıkıp ırmak gibi akan bir maden biliyorsanız bizahmet söylerseniz bilgilenmiş oluruz kardeşim.

sağlıcakla kalın....
Selami Özcan
05-11-2015 19:39
#1248
Selamunaleyküm

Mehmet hocamıza bütün açıklamaları için bende teşekkür ediyorum.

Bekir ve Fatih kardeşimizin yorumlarını dikkate almakla beraber alt katmanlardan yeryüzüne çıkan birçok madenin ırmak gibi aktığınıda unutmamak gerekir.
Mehmed Alagaş
04-11-2015 13:51
#1246
Ve aleykümselam

Fatih kardeşime teşekkür ediyor, güzel dualarına amin diyor, konuya ilişkin getirdiği açıklamaları dikkate alıyor ve kardeşlerimiz tarafından da dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum.

Bekir kardeşimin “Demiri indirdik” ifadesiyle ilgili hatırlattığı bilimsel açıklamayı uzun yıllar önce ben de okumuştum. Bu açılımı reddetmemekle birlikte Kur’ani bir delilini bulamadığım için bu teoriye temkinli yaklaşıyor ve benim için bir kesinlik ifade etmediğini bildirmek istiyorum.

Dua ile..
Bekir Ziya
04-11-2015 01:36
#1245
selamun Aleyküm

Hocam, demirin süpernova yıldızlarından geldiği söyleniyor, bilim adamları tarafından. Teori, güneşten büyük bazı süpernova yıldızlarındaki var olan yüksek ısı ve enerjinin demir ürettiği ve zamanla bu gezegenlerde meydana gelen ağırlığın bir takım patlamalarla boşaltıldığı ve demirin böylece dünyamıza indirildiği şeklindedir.
Fatih Sağlam
04-11-2015 01:34
#1244
normal şartlarda pınar veya kaynaktan akacak şey katran (petrol) olmaz mı?

Selamunaleykum Abi,

Yecüc ve Mecüc konusunda söylediklerinizi gerçekten tatmin edici buluyorum. daha önce "hikaye gibi okuyup" geçtiğimz ayetleri, irdeleyerek okumayı gösterdiniz bize. irdeleyince de yeni yeni şeyler keşfettik sayenizde. Allah Razı olsun.

benim sorum üzerine, ayetler ışığında kaleme aldığınız bu makaledeki çıkarımlara katılmamak elde değil. Ayetler üzerinden o kadar ilginç çıkarımlarda bulunuyorsunuz ki. Beklenen Müslümanlara isimli kitabınızı zevkle ve heyecanla okuduk.

bakır mı katran mı noktasında ise şu sorular ortaya çıkıyor:

Sebe 12 ayetinde, “ayne” kelimesi kaynak ve pınar demek. Normal şartlarda bir kaynaktan, oda koşullarında sıvı olan şeyler akar. Oysa bakırın akması için eritilmesi gerekiyor ve ayrıca bakır için bir pınar veya kaynak ifadesinin kullanılmış olması yanlış olmaz mı?

Rahman 35 ayetinin mealine bakınca da “duman” geçmekte olduğunu görüyoruz. Ayetin aslında bakır ifadesi ise hiç geçmemekte. (Belki dumanın rengini ifade etmek için kullanılıyor olabilir?)

bize çok hakkınız geçti Abi. hakkınızı helal edin. Allaha emanet olunuz.
Mehmed Alagaş
03-11-2015 13:18
#1242
Ve aleykümselam

Bekir kardeşime getirdiği açılım için teşekkür ediyor ve meselenin yine de bizler için ufuk ötesi bir gerçekliğe sahip olduğunu tekrar ediyorum.

“Demiri indirdik” ifadesi ise demirin yeryüzündeki ilk yaratılışta olmadığını ve yeryüzüne daha sonra indirildiğini beyan etmektedir. Benim asıl merak ettiğim ve araştırmalarıma rağmen henüz cevap bulamadığım soru ise demirin nerden indirildiğidir.
Fatma Ceren
01-11-2015 17:43
#1240
Demirin İndirilmesi

Selamun aleyküm Değerli Mehmed abi,

Allah(c.c.), Kur'an'da bir çok nimet için "yarattık" ifadesini buyururken neden demir için "indirdik" ifadesini buyurmuş? Aynı ifade, mesela Şura suresinin 28.ayetinde yağmur için ve Zümer suresinin 6.ayetinde davarların ilk yaratılışı için de kullanılmış.
Bekir Ziya
01-11-2015 01:15
#1238
selamun Aleyküm

fatih Sağlam Kardeşim, demire karıştırılan bakırın hiç bir şey ifade etmediğini söylemiş ama, internette kısa bir araştırma bize, kor halindeki demirin üzerine dökülen bakırla mıknatıs elde edildiğini gösteriyor. Yani Zulkarneyn (as)'ın yaptığı şey, dev bir manyetik alana sahip, dev bir mıknatıs oluyor bu durumda. Göğün boşluğunda cinler, yerin bucaklarında ise insler sedde sıkıştıklarına göre bu manyetik alanın bununla ilgili bir hikmeti olması gerekiyor. Şu anda sakaleyn, bu manyetik alandan kurtulamadığı için yer üstüne çıkamıyor. Mehmet Hocamın dediği gibi insanlar, onların yer üstüne çıkmasına sebep olduktan sonra, Zulkarneyn (as), onları tekrar o manyetik alanın içine hapsetmek için eski şartları meydana getirecek şekilde kor ateşin üzerine erimiş bakır döküp seddi birleştirecek.


Güvenlik Kodu (*)
İşlemin sonucunu aşağıya yazınız : 17 çarpı 2 = ?


(*) Zorunlu

LÜTFEN DİKKAT:
IP numaranız kaydedilmektedir. Yorumlarınız sebebiyle ilgili kişi ve kurumların yasal işlemler başlatabileceğini unutmayınız. Aşağıdaki sebeplerle yorumlarınız onaylanmayacaktır.
  • Küfür, hakaret, tehdit, rencide edici ifadeler
  • İnançlara saldırı
  • Büyük harflerle yazılmış cümleler