Rahman'ın Adıyla.
"2012 ve İki Deniz Arası" kitabınızda ayet ve mücize kavramlarına, "Sona Son Kala" kitabınızda Kur'an'a yeni bir yaklaşım ile Kur'an'ın anlaşılması üzerine yazdığınız/açtığınız konuya "Müteşabih Müslümanlar" kitabınızda yeniden değinerek mealen; "Kur'an ayetlerinin farklı anlamları yoktur, tek anlamı vardır, Rabbimizin tek muradı vardır" diyorsunuz. Tanımlayıcı anlayış ve yaklaşım yerine arayıcı anlayış ve yaklaşımı tavsiye ediyorsunuz. Pek gündeme gelmedi.Açar mısınız? <<< Ömer AYDOĞAN >>>
Sayın Ömer AYDOĞAN!
Gündeme alınmasını istediğiniz konu genelde tüm kitaplarda, özelde ise sizin de zikrettiğiniz gibi son kitaplarda dikkatle altı çizilmiş olan bir konudur. İçinde bulunduğumuz Ramazan ayını mübarek kılıp diğer aylardan ayıran Kur'an'a doğru bir şekilde yaklaşabilmek ve böylece Ramazan'ı daha iyi idrak edebilmek umuduyla konuyla ilgili özet sayabileceğimiz "Müteşabih Müslümanlar" kitabının Sonuç bölümünden bir kısımı sizin vesilenizle tüm kardeşlerimizin istifadesine sunuyoruz;
---------------------------------------------------------------------------------------
"... Ümmet olarak tartışmasız yegane kaynağımız,
elbetteki Kur'an-ı Kerim'dir. Dolayısıyle vahdet umudumuzun yegane tartışılmaz kaynağı olan bu Kitab'ımızı okurken ve dinlerken, nasıl bir Kitab'ı okuduğumuzu ve dinlediğimizi bilmemiz gerekir. Kur'an-ı Kerim herkese, her kesime hitab eden açık ve anlaşılır bir Kitab'dır. İnsanların akıl, kültür, tahsil ve anlayış farklılıkları dikkate alınarak farklı biçim-anlatım veya versiyonlarda değişik kitablar halinde inmemiştir. Tek bir Kitab olarak indirilen Kur'an-ı Kerim kültür veya anlayış farklılıkları ne olursa olsun herkese hitab etmekte ve her kesim için açık-anlaşılır bir davette bulunmaktadır. Ayetlerin hiç tahsili olmayan kimseler için bile açık ve anlaşılır olması, ilimde kendilerince yüksek noktalara gelmiş olan kimselerin bu ayetlerden daha fazla faydalanamayacakları anlamına gelmez.
Sureleri veya ayetleri anlam içerikli fotoğraflara benzetirsek, bu fotoğraflara kendi bulundukları yerden bakan kimseler dahi genel ve önemli gerçekleri farkedebilirler. Ancak bu surelere ve ayetlere -Kelam Sahibine tevekkül duygusuyla- yaklaşıldıkça ve Kur'an-ı Kerim'in bütününe bağlı tefekkür faaliyetleriyle ayetlerle ilgili fotoğraflar büyütüldükçe (bir önceki gerçeği tekzip etmeyen fakat anlam ve içeriğini zenginleştiren) yeni yeni gerçeklerle karşılaşılmaktadır. Sure ve ayetlerle ilgili bu fotoğraflar doğru bir istikametteki düşünsel çalışmalarla ne kadar büyütülürse büyütülsün pixel değerleri bizim için sınırsıza doğru gittiğinden (beşeri fotoğraflarda son durak olan pixellerle-donuk renk kareleriyle değil) daha derin gerçeklerle karşılaşılmaktadır.
Zaten bu nedenledir ki hangi anlayış seviyesine yükselinirse yükselinsin, İlahi kelamın bu yüceliğini görüp-bilenler hiçbir zaman "Artık tamam. Bu sure ve ayetler hakkıyle görülmüştür, görülecek başka bir şey kalmamıştır" demezler, diyemezler. İlahi kelamın yüceliğini görüp-bilenlere özgü olan bu bilinçli yaklaşım, genel ve imani düzlemde her müslümanın göstermesi gereken bir yaklaşımdır.Çünkü Allah'ın ayetlerine karşı büyüklenme vakası, sadece müşriklere ve kafirlere özgü bir vaka değildir. Ayetlere "Ben bilirim" iddiasıyla yaklaşan, "Ben şu şu ayetin manasını bilmiyorum" demekten utanan, ayetlerin yüceliğini ve anlam derinliğini fazlaca dikkate almadan üst perdeden sığ konuşmalar yapan kimseler, bilerek veya bilmeyerek ayetlere karşı büyüklenen kimselerdir.
Kur'an-ı Kerim'de yer alan bütün ayetlerin yüceliğini ve bu yücelik karşısındaki küçüklüğümüzü dikkate alarak haddimizi bilmemiz ve bu muazzam Kitab'a boynu bükük bir fikir fakiri olarak yaklaşmamız gerekir. Bunları bilip, bu gerçeklere iman ederek Allah'a tevekkül ve tefekkür duygularıyla yapacağımız her ciddi çalışma, Rabbimizin lutfuyla hayır, rahmet ve bereketlerle karşılaşacağımız önemli çalışmalar olacaktır. Zaten Kerim olan Rabbimizin 'Kerim' vasfını verdiği bu yüce Kitabımız, özel ve önemli anlam kapılarını ancak kendisine bu bilinç ve teslimiyetle yönelen mü'minlere açacak bir Kitab'dır.
Bazı çevreler tarafından "İstikbal göklerdedir" denilse de,
hiç ama hiç kuşkunuz olmasın ki "İstikbal Kur'an'dadır". Daha önce de belirttiğimiz gibi İlahi davetin hak ve çok ciddi bir davet olduğunu günümüzdeki en batıl dindarından, en koyu ateistine kadar bütün bir insanlığa gösterecek olan ayetler, bu yüce Kitab'ımızın tertemiz sayfalarında yer alan ayetlerdir. İnanan veya inanmayan bütün dünya insanlarının dikkatini Kur'an-ı Kerim'e çevirecek ve Kur'an-ı Kerim'i dünya gündeminin baş köşesine getirecek olan bu ayetler, İlahi Kitab'tan gafil dünya insanlarının farkındalığı için çok önemli gerçekleri içeren ayetler olacaktır.
Kur'an-ı Kerim'de önemle işaret edilen bu ayetler üzerinde iman, tevekkül, tefekkür ve sabır gibi şartları dikkate alarak ciddi ve yoğun çalışmalara girmeleri gereken araştırmacı müslümanların, elbetteki öncelikle "Ayetler kişilere göre farklı anlaşılıyor" veya "Kur'anda bazı ayetlerin farklı anlaşılması, müslümanları değişik yol ve tavırlara sevkediyor" sözleriyle ifade edilen böylesi durumlardan kurtulmaları gerekir. Çünkü yıllardır sürdürdüğümüz Kur'an çalışmalarında açıkça gördüğümüz gibi Kur'an-ı Kerim bütünlüğünde henüz anlayamadığımız ve belki de ömrümüz boyunca hiç anlayamayacağımız ayetler olmasına rağmen birbiriyle çelişen, birbirini tekzip eden, birbirinden farklı anlaşılıp müslümanları farklı yollara sevkeden tek bir ayet bile yoktur.
Karşılaştıkları soru ve sorunları abilerin, hocaların, şeyhlerin kanaatine götüren ve değişik rivayetlere dayalı farklı cevaplarla gruplara ayrılan kalabalıkların aksine Kur'an-ı Kerim'i önceleyen ve kullukla ilgili sorularının cevabını bu yüce Kitab'ta arayan samimi kardeşlerimiz de vardır. Ancak bu kardeşlerimiz karşılaştıkları sorunların çözümünde ilk ve öncelikli kaynak olarak Kur'an-ı Kerim'e yönelmelerine rağmen yine de anlaşamıyor ve ciddi ihtilaflara düşüyorlarsa, bu durumda çelişkisiz bir Kitab olan Kur'an-ı Kerim'i değil, Kur'an'a yönelişlerini suçlamaları ve muhtemel yanlışları Kur'an'a yönelişlerinde aramaları gerekir.
Bu önemli konuda bizim gördüğümüz en ciddi hata,
karşılaştıkları sorunlarda cevap hakkını Kur'an-ı Kerim'e veren bu müslümanların, Kur'an-ı Kerim'in ayetlerle verdiği cevapları yorumlama hakkını kendilerinde görmeleridir. Oysa bilinmelidir ki herhangi bir soru ve sorunumuzu öncelikle Kur'an'a götürmemiz ne kadar önemliyse, bu soru ve sorunlarımıza cevap veren ayetlerin te'vil hakkını da öncelikle mufassal olan Kur'an'a vermemiz o kadar önemlidir. Zaten aynı soruyla aynı Kitab'a yönelmelerine rağmen farklı sonuçlara ulaşan ve değişik adreslere giden kardeşlerimizin sorunu da bu önemli hatadan kaynaklanmaktadır. Halbuki Kur'an-ı Kerim kullukla ilgili sorularımıza cevap verme hakkını kendinde gördüğü gibi, bu sorulara cevap veren ayetleri yorumlama-te'vil etme hakkını da öncelikle kendinde görmekte ve konuyla ilgili ayetlerde şöyle buyurulmaktadır.,
".. (Allah) düşünüp-öğüt alsınlar diye insanlara ayetlerini açıklar. (2-Bakara 221)"
".. Bilen bir kavim-topluluk için Biz ayetleri geniş geniş (yeterince) açıkladık. (6-En'am 97)"
"Andolsun ki Biz size açıklayıcı ayetler, sizden önce gelip geçenlerden misaller ve muttakiler (korkup-sakınanlar) için de öğütler indirdik. (24-Nur 34)"
"Andolsun ki Biz açıklayıcı ayetler indirdik. Allah dilediğini doğru yola yöneltip-iletir. (24-Nur 46)"
"Bilen bir kavim için ayetleri 'ayrıntılarıyla açıklanmış' arapça olan bir Kitab'dır. (41-Fussilet 3)"
Sadece küçük bir kısmını zikrettiğimiz bu ayet-i kerimelerden de anlaşılacağı üzere Rabbimiz indirdiği ayetleri bizzat Kendisi açıklamakta ve her ayet açıklık kazanmaktadır. Burada sorulması gereken hak soru, Rabbimizin indirmiş olduğu ayetleri nasıl açıkladığıdır? Elbetteki bu İlahi açıklama, kişiye özel vahiy ve ilhamlarla yapılan bir açıklama değil, genele özel olarak yine ayetlerle yapılan bir açıklamadır. Allah'ın indirdiği ayetler yine Allah'ın indirdiği ayetlerle açıklanmakta ve ayetlerin anlam çerçevesiyle birlikte anlam derinliği konuyla ilgili diğer benzer ayetlerle açıklık kazanmaktadır. İşte bu önemli hususa dikkat edilip ayetlerin te'vil ve tefsir hakkı öncelikle Kur'an-ı Kerim'e verildiği zaman aynı konudaki benzer-müteşabih ayetler birbirlerini rahatça açıklayacaklar ve bizlere ihtilafa düşmeyeceğimiz ortak bir anlayış vereceklerdir.
Herkesin anlayabileceği
hiç kimsenin hakkıyle anlayamayacağı yüce bir Kitab olan Kur'an-ı Kerim, her müslümanın şimdikinden daha fazla önemsemesi ve çok çok daha fazla ciddiye alması gereken bir Kitab'tır. Herhangi bir görüşü kendi adımıza ileri sürmemiz ile Kur'an adına ileri sürmemiz arasında çok büyük farklar vardır. Kendi adımıza ileri sürdüğümüz bir görüş yanlış ise bu yanlış sadece bize nisbet edilirken, Kur'an adına ileri sürülen bir görüş yanlış ise bunun yanlış olduğunu bilmeyen kalabalıklar tarafından bu yanlış Kur'an'a nisbet edilmektedir. Bu durumun vehametini kavrayan müslümanlar, Kur'an-ı Kerim adına görüş beyan etme meselesinde zorunlu olmadıkça konuşmaktan ziyade susmayı tercih eden müslümanlardır.
Elbetteki okudukları bir ayeti kulluk heyecanıyla çevresindekilere aktaran ve o konuyla ilgili diğer ayetleri bilmemelerine rağmen "Rabbimiz bu konuda şöyle buyuruyor" diyerek kardeşleriyle paylaşan müslümanların bu durumunu makul ve kendileri açısından makbul karşılıyoruz. Rabbimiz niyetleri hayır, kendileri hayırlı olan bu kardeşlerimizin ecrini versin ve lutfuyla onlara yardım etsin. Ancak müslümanların karşısına araştırmacı sıfatıyla çıkan ve yeterli bir araştırma yapmadan, konuyu önce ilgili ayetler sonra Kur'an bütünlüğünde değerlendirmeden "Bu mesele Kur'an'a göre böyledir" diyerek ahkam kesen kimselerin bu durumunu makbulun gerisinde makul bile karşılıyamıyoruz.
Bu kimseler farkında olmasalar da kendilerini dikkate alan çevrelerde Kur'an adına bir kanaat oluşturmakta ve birbirinden kopuk ayetlerle gündeme getirilen böylesi görüşleri Kur'ani sanan insanlar farklı fikir gruplarına ayrılarak birbirleriyle faydasız tartışmalara girmektedir. Bu yanlışı bilmeyerek yapan ve samimi olanlar ikaz edildiklerinde durumlarını düzeltseler de, popülerlik uğruna samimiyetlerini de yitirenler için görünebilir bir umud yoktur. Bazı ayetlerin tezgahlarda yer aldığı sanal laf pazarında seyyar satıcılık yapan bu kimseler, ne kadar iddialı konuşurlarsa o kadar çok müşteri çekeceklerini dikkate alarak hiç susmadan konuşmaya ve çığırtkanlık yapmaya devam etmektedirler. Tabi ki bunları söylerken onlardan hesap sormak gibi bir niyetimiz yoktur. Hepimizin bildiği ve inandığı gibi bunun hesabını bize değil Allah'a vereceklerdir...."
<<< insandergisi.com >>>