Eski Masaüstü Görünüm

Hikmet Nedir?


S.a. Hocam

"Andolsun ki Allah, mü'minlere kendi içlerinden bir Resul göndermekle onlara lutufda bulunmuştur. Onlara Allah'ın ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitab'ı ve hikmeti öğretiyor. Halbuki onlar daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler." (3-Al-i İmran 164)

ayetinde Kitap ve Hikmet ayrı ayrı zikrediliyor.

Anladığım kadarıyla aslında Kitap da hikmettendir (Bunlar, Rabbinin, sana vahyettiği hikmetlerdendi... İsra 39). Ama ayetin lafzında bu ayrılık gözetilmişse ayrı bir hikmet vardır diye düşünüyorum. Ve Peygamber a.s. ın bunu insanlara talim etmesi...

Hocam acaba bu konudaki kanaatiniz nedir?

Murat TÜRKMEN

Ve aleykümselam Murad kardeşim
Önemli sorunun cevabına geçmeden önce sitenin bazı durgunluk dönemlerinde hareketlilik konusunda iyimser beklentilerini açıklayan ve tempoyu yükseltmemizi isteyen kardeşlerimize böyle bir kaygımızın olmadığını belirtmek istiyorum. Bilmelisiniz ki her akşam birkaç saatini bu siteye ayıran Mehmed abiniz mutfak bölümünde genellikle yalnız çalışmakta ve gücü nisbetince size açık olan sofranın boş kalmamasına gayret etmektedir. Önemine binaen sofraya daha önce koyduğu bazı yemeklere (sindirmek bir yana) yeterince el sürülmediğini hissettiği durumlarda, siteyi canlı tutmak veya tempoyu yükseltmek gibi kaygılarla sofraya yeni yemekler getirme kaygısını hiç taşımamaktadır.

Günümüz müslümanlarının içinde bulunduğu bu durumu gayet doğal karşıladığımız gibi bu duruma üzüldüğümüzü ve şartları zorlayarak değiştirmek istediğimizi de söyleyemeyiz. Zaten bu genel durumla ilgili öngörüye önceden sahip olduğumuz içindir ki, giriş yazımızda bugün için bir gereklilik yaklaşımıyla açmadığımız bu siteyle ilgili olarak "Bugün için faydalı, yarın için gerekli" ifadesini kullanmıştık. Dolayısıyle meselenin gereklilik değil faydalanma boyutunda Kur'an anlayışımıza göre önemli olan meselelerdeki ihtiyaç sahiplerine yönelik olarak Rabbimizin rızasını gözeterek ortaya küçük bir çeşme koymuşsak, bunu yapmamız bize kalbi bir rahatlık vermekte ve bu rahatlık ile "Acaba çesmeden kaç kişi su içti-su içecek?" kaygısını hiç taşımamaktayız. Çünkü meselenin bu boyutu, bizler açısından İlahi takdirle ilgili bir boyuttur ve Rabbimizin takdiri müslümanlar için her zaman hayırdır.

Şimdi sorunuza gelecek olursak hikmet meselesi, geçmiş müfessirlerin de düşünüp-araştırdıkları bir meseledir. Bazıları hikmetin ne olduğuna dair "Dini bilmek, onu anlamak ve ona uymaktır" tanımını getirdikleri gibi bazıları da Kitab'tan ayrı zikredilmesini dikkate alarak Kur'an dışında birşey olmalı düşüncesiyle "Hikmet, Resulullah (s.a.v.)'in sünnetidir" demişlerdir.

Hikmet konusunda ayetler ışığında bizim anladığımız ise hikmetin Kur'an'dan ve Kur'an'daki hükümlerden ayrı bir şey olmadığı noktasındadır. Hepimizin bildiği ve iman ettiği gibi Rabbimiz hükmünde hikmet sahibidir. Her İlahi hükümle ilgili olan bu hikmet, hükmün dışında bir şey değildir. Nitekim konuyla ilgili birçok ayet-i kerime, kısaca ifade ettiğimiz bu gerçeği beyan eden bir içeriktedir;

Eğer seni yalanladılarsa, senden önce apaçık deliller, hikmetli sahifeler ve nur verici (aydınlatıcı) Kitab'la gelen resuller de yalanlanmıştı. (3-Al-i İmran 184)

Elif, Lam, Ra. Bunlar hikmetli Kitab'ın ayetleridir. (10-Yunus 1)

Gerçekten o (Kur'an), Bizim katımızda bulunan Ana Kitab'tadır (Levh-i Mahfuz'dadır). Çok yücedir, hüküm ve hikmet doludur. (43-Zuhruf 4)

İlahi hükümlerdeki hikmet, bu hükümlerin içindedir gerçeğini hareket noktası kabul ettiğimiz zaman hikmeti "Emir veya nehiyle ilgili herhangi bir İlahi hükmü yaşadığımız veya terkettiğimiz zaman karşılaşacağımız anlamlı sonuçtur" şeklinde tanımlayabiliriz. İlahi hükmü yaşadığımız zaman karşılaşacağımız rahmet ve güzel sonuç bu hükümle ilgili bir hikmet olduğu gibi İlahi hükmü terkedip-yaşamadığımız zaman karşılaşacağımız zillet ve musibet de aynı hikmetin diğer boyutudur.

Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde Kitab ile hikmetin ayrı zikredilmesi, Kitab veya Kitab'taki hükümler ile hikmetin ayrı şeyler olduğu anlamına gelmez. Hüküm ile hikmetin ayrı zikredilmesindeki hikmet, biz insanların hüküm ve hikmeti bir arada anlamamasıyla ilgilidir. İnsanların çoğu hükmü okumasına, hükmü bilmesine rağmen bu hükümdeki hikmete vakıf olmayabilir. Bu kimselerin okuyup-bildikleri bazı hükümlerle ilgili hikmete ulaşamaması, bildikleri hükümlerde hikmet olmadığı veya hikmetin başka bir yerde olduğu anlamına gelmez. Bu kimseler kendilerine bu hükümlerin verildiği fakat bu hükümlerde bulunan hikmetlere henüz ulaşamayan kimselerdir.

İlahi hükümler yaşandıktan veya terkedildikten bir süre sonra akibet düzleminde somutlaşarak herkese açık bir hale gelecek olan bu hikmetler, İlahi hükümler henüz yaşanmadan veya terkedilmeden bu hükümlerdeki hikmetler peygamberlere ve hikmete layık bazı müslümanlara lutufla veya tebliğle (anlatarak) verileceği gibi ayetler üzerinde samimi çalışmalarda bulunan, ihlaslı bir cehd içinde olan müslümanlara da verilebilir. Bu ihlaslı müslümanlar herhangi bir hükümle karşılaştıkları zaman bu hükmün yaşanmasında veya terkedilmesinde karşılaşılacak olan muhtemel akibetleri Kur'an bütünlüğünde derinlemesine araştırıp-tefekkür ederek, hükümle ilgili hikmete ulaşabilirler.

Hikmetli yani hikmeti içinde bulunan bir kitab olan Kur'an-ı Kerim, hükümlerdeki hikmetin açılımı konusunda farklı örnekler sergileyen bir Kitab'dır. Bazı hükümler hikmeti açıkça beyan edilmeden zikredilirken, bazı hükümler hikmetiyle birlikte zikredilmektedir. Mesela;

Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. Yeryüzünde kibirli bir azametle (böbürlenerek) yürüme. Çünkü sen (derinlik olarak) ne yeri yarabilirsin, ne de boyca (yükseklik olarak) dağlara erişebilirsin. Kötü olan bütün bunlar, Rabbın katında sevilmeyen şeylerdir. İşte bunlar Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdendir. Rabbin ile beraber başka ilah edinme yoksa kınanmış ve kovulmuş olarak cehenneme atılırsın. (17-İsra 36-39)

ayet-i kerimelerindeki nehiylerden sonra ayet içinde yapılan bütün açıklamalar, bu nehiylerin (sakındırmaların) hikmetiyle ilgili açıklamalardır. Zaten hükmün hikmetiyle ilgili bu açıklamalarda bulunulduğu içindir ki "İşte bunlar Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdendir" buyurulmaktadır.

Aynı şekilde;

Ey ulul elbab (zikir, hikmet ve hayır sahibleri), kısasta sizin için hayat vardır. Böylece sakınırsınız. (2-Bakara 179)

ayet-i kerimesindeki "..sizin için hayat vardır" ifadesinde de kısas hükmünün en önemli hikmetine açıklık getirilmektedir. En önemli dememizin nedeni, hüküm ile hikmetin birlikte zikredildiği ayet-i kerimelerde hiç kuşkusuz ki zikredilmeyen başka hikmetlerin de olacağını dikkate almamız içindir.

İnsanları İlahi hükümlere hikmetiyle birlikte davet etmek, tebliğe muhatab olan kişilerin hem kalbine ve hem de aklına hitab edeceği için mübelliğler için önemle dikkate alınması gereken bir husustur. Nitekim mübelliğler için örnek şahsiyetler olan peygamberlere ve Peygamberimiz (s.a.v.)'e;

Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır, onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Rabbin, yolundan sapanları bilendir ve hidayete (doğru yola) erenleri de bilendir. (16-Nahl 125)

buyurulmakta ve birçok ayet-i kerimede bu peygamberlere tebliğde elzem bir gereklilik olarak Kitab ve hikmetin birlikte verildiği beyan edilmektedir.

Resulullah (s.a.v.)'in "Hikmeti (hikmete) ehil olmayana vermek hikmete zulümdür. Hikmeti (hikmete) ehil olana vermemek, hikmet ehline zulümdür" mealindeki sözlerini dikkate alarak "Şimdilik bu kadar yeter" diyebiliriz. Hükmünde hikmet sahibi olan Allah'a teslim ve O'na emanet olalım..

29 Ocak 2014
Mehmed ALAGAŞ



Yorum Yap


Yorumlar yeniden eskiye doğru sıralanmıştır.
Sıralamayı çevirmek için tıklayınız.

Mehmed Alagaş
04-05-2014 21:47
#527
Ve aleykümselam Selami kardeşim

Yaşadığımız veya yaşayacağımız bütün olayların bizlerle ilgili ameli boyutunda çoğu zaman hikmet olmasa da, bu amellerimiz karşısındaki Allah'a ait takdir boyutu, hikmet gözetilerek anlaşılması gereken boyutlardır. Çünkü şanı yüce Rabbimizin bütün işleri, bizler yeterince anlamaktan ve kavramaktan aciz kalsak da hikmetten uzak işler değildir. Dolayısıyle yaşanan bir olaydaki hikmeti, biz yaratılmışların yapıp-ettiklerinden ziyade Yaratıcının takdir boyutunda aramamız gerekir.

Mehmed abini Allah'a emanet etmen çok güzel. İnşaallah layık olur.
Selami Özcan
04-05-2014 12:31
#524
Selamunaleykum hocam.

"İlahi hükümler henüz yaşanmadan veya terkedilmeden bu hükümlerdeki hikmetler peygamberlere ve hikmete layık bazı müslümanlara lutufla veya tebliğle (anlatarak) verileceği gibi ayetler üzerinde samimi çalışmalarda bulunan, ihlaslı bir cehd içinde olan müslümanlara da verilebilir." demişsiniz.

Bu kısmı okurken ne kadar konuyla direk olarak alakası olmasa da aklıma şu geldi;
Geleneksel, yanlış bir din algısı içinde yetişen hatta ataist olduğunu iddia eden bir kişinin, kendisinin cehd, gayret ve çalışmaları dışında, çeşitli vesilelerle hidayet bulması neticesinde tevhid le karşılaşıp, dini Allah'a has kılması, yani hükümlere teslim olması HİKMET çerçevesinde değerlendirilebilir mi? Ya da değerlendirilecek olsa nasıl değerlendirilir?

Allah'a emanet hocam, Allah'ın Selamı üzeri(m)nize olsun.
Salih Kul
30-01-2014 23:43
#318
Teşekkür ederim,

Hem size hem de siteyle ilgilenen kardeşlerime teşekkür ederim hocam.
Rabbim hayırlı çalışmalarınızda sizlere sabır versin inşaallah...

Ayrıca tek bir "de" bağlacının ne kadar mühim olduğunu bir kez daha örnekle görmüş olduk. Allah sizden razı olsun.


Mehmed Alagaş
29-01-2014 21:15
#315
Ve aleykümselam Salih kardeşim

Düşünen insanlara özgü güzel bir soru sormuşsun. Cümlelere ve kelimelere çok dikkat eden Mehmed abin son soru cümleni "Herhangi bir hükmün hikmeti başka bir hükümde ya da hükümlerde de verilmiş olamaz mı?" şeklinde ifade ederdi. Çünkü her hükmün hikmeti, bu hükmün içinde zaten vardır. Ancak aynı hikmet benzer konulardaki diğer hükümlerle de açıklık kazanacağı gibi hükmün aynı ayette bulunmayan diğer hikmetleri de ilgili ayetlerle açıklık kazanabilir. Nitekim kardeşlerimizin sorunuza binaen alıntı yaptıkları cümlede de, bu hikmetin veya hikmetlerin Kur'an bütünlüğünde ilgili ayetlerle araştırılması gerektiğine işaret etmektedir.
Teşekkür ederim..
Salih Kul
29-01-2014 01:22
#312
Selamunaleykum

Hocam hikmet ile ilgili bu cevabınızı okurken ister istemez muhkem ve müteşabih meselesiyle de ilişkili olduğunu düşündüm. Yakın zamanda okuduğum "Müteşabih Müslümanlar" kitabının etkisinde mi kaldım bilmiyorum ama ben size şu soruyu yöneltmek istiyorum;

Her hangi bir hükmün hikmeti başka bir hükümde ya da hükümlerde verilmiş olamaz mı?
insandergisi.com :

Sayın Salih KUL!
Sorunuzun cevabı şu bölümde yer alıyor kanaatindeyiz;

"...Bu ihlaslı müslümanlar herhangi bir hükümle karşılaştıkları zaman bu hükmün yaşanmasında veya terkedilmesinde karşılaşılacak olan muhtemel akibetleri Kur'an bütünlüğünde derinlemesine araştırıp-tefekkür ederek, hükümle ilgili hikmete ulaşabilirler."



Güvenlik Kodu (*)
İşlemin sonucunu aşağıya yazınız : 50 çarpı 2 = ?


(*) Zorunlu

LÜTFEN DİKKAT:
IP numaranız kaydedilmektedir. Yorumlarınız sebebiyle ilgili kişi ve kurumların yasal işlemler başlatabileceğini unutmayınız. Aşağıdaki sebeplerle yorumlarınız onaylanmayacaktır.
  • Küfür, hakaret, tehdit, rencide edici ifadeler
  • İnançlara saldırı
  • Büyük harflerle yazılmış cümleler