Eski Masaüstü Görünüm

Mehdi Meselesi


Selamun aleyküm Mehmet abi.

Rica etsem Mehdi ile ilgili bilgi verebilir misin.

Rabbim şimdiden razı olsun.

Murtaza SAYIN

Ve aleykümselam Murtaza kardeşim!
İnsan dergisini yayınladığımız seksenli yıllarda "Geleceği bildirilen veya bazı çevrelerce gelmesi beklenen Mehdi konusunda birçok rivayetler ve ileri sürülen birçok görüşler vardır. Bir müslüman olarak bu meseleye nasıl bakılmasını öneriyor ve nasıl bakıyorsunuz?" sorusuyla karşılaşmış ve o zaman ki Kur'an anlayışımızla bu soruyu dergide cevaplamıştık. Aradan otuz yıla yakın bir zaman geçtikten sonra bu cevabı sizin sorunuz vesileiyle tekrar okuduğumuzda, meselenin genel hatları konusunda bugün için bile yeterli ve faydalı olduğunu görerek aynen yayınlıyoruz;

MEHDİ MESELESİ

Kur'an-ı Kerim'de Mehdi meselesiyle ilgili olarak hiçbir açık hüküm veya açık bir haber yoktur. Bilindiği gibi Mehdi'nin geleceği Resulullah (s.a.v.)'e nisbet edilen birçok habere dayandırılmakta ve bu haberlerden hareket edilerek özde aynı fakat teferruatta farklı sonuçlara varılmaktadır. Mehdi'nin yaşı, kimliği, nesebi veya geleceği yer ve zamanla ilgili olarak ileri sürülen farklı görüşleri teferruatla ilgili kabul ediyor ve bu haberlerin tartışılmasında hayır görmüyoruz. Çünkü biliyoruz ki birbirini tekzip eden görüşlerin içinde ya bir tanesi doğru diğerleri yanlıştır veya hepsi yanlıştır. Böyle bir durumda bu görüşleri esas alarak bu görüşlerde ısrarlı bir tavır takınmak, Ehl i Kitab'ın içine düştüğü hatayı tekrarlamak olacaktır.

Bilindiği gibi Yahudiler Resulullah (s.a.v.) gelmezden önce bir peygamberin geleceğini biliyorlar ve bekliyorlardı. Ancak kendilerine bildirilen hak habere karıştırılan batıl görüşlerin bir neticesi olarak geleceği bildirilen ve gelen peygambere karşı çıkmışlardır. Çünkü gelen peygamber onların beklentilerine ve siparişlerine uygun bir peygamber değildir. Mehdi meselesinde de aynı batıl yaklaşım söz konusudur. Mehdi'yi bekleyen bazı çevreler belki de Mehdi geldiği zaman ona ilk karşı çıkan çevreler olacaktır. Çünkü gelebilecek olan Mehdi, onların beklentilerine veya siparişlerine uygun bir Mehdi olmayabilecektir!.

Teferruatla ilgili bu farklı görüşleri gözardı ettiğimiz zaman konuyla ilgili rivayetlerin Mehdi'nin gelebileceği ve İslam'ın yeryüzünde genel bir hakimiyet sağlayabileceği noktasında birleştiğini görüyoruz. İslam'ın yeryüzünde hakimiyetiyle ilgili olarak rivayetlerin veya haberlerin birleştiği bu husus, Kur'an-ı Kerim'e muhalif olmadığı gibi Kur'an-ı Kerim'in birçok ayet ile işaret ettiği veya müjdelediği bir husustur. Mesela Kur'an-ı Kerim'de şanı yüce Rabbimiz;

(Yeryüzünde) fitne kalmayıncaya ve din yalnızca Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz ki Allah yapmakta olduklarını hakkıyle görendir. (8-Enfal 39)

buyurmaktadır. Bütün insanlığa peygamber olarak gönderilen Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ümmetini muhatap alan bu buyruğu Kur'an-ı Kerim çerçevesinde tefekkür ettiğimiz zaman şu sonuçlara varabilmemiz mümkündür.

Hiçbir nefse, hiçbir cemaate, hiçbir ümmete güç yetiremeyeceği bir şeyi yüklemeyen ve yüklemekten münezzeh olan Rabbimiz, Hz. Muhammed (s.a.v.) ümmetine bu yükümlülüğü getirmekle bu yükümlülüğün güç yetirebilecek bir yükümlülük olduğuna işaret etmektedir. Ayrıca yine biliyor ve iman ediyoruz ki alemlerin Rabbi olan Allah (c.c.)'ı hiçbir nefsi veya hiçbir cemaati veya hiçbir ümmeti gerçekleşemeyecek veya gerçekleşmesi mümkün olmayan muhal hedeflere yöneltmez. O halde İslam'ın yeryüzünde hakim olması Resulullah (s.a.v.)'e ümmet olan dünya müslümanlarının kıyametten önce varabilecekleri ve gerçekleştirebilecekleri bir hedeftir. Gerçekleşeceği kuvvetle umud edilen bu hedefe varılması veya İslam'ın bütün bir yeryüzüne hakim olması ise dünya müslümanlarının bir imam etrafında vahdeti sağlayabileceklerini göstermektedir. İşte bu noktada karşılaştığımız ve cevaplandırmamız gereken bir soru vardır.,

"Bu hedef nasıl gerçekleşebilecektir? Vahdet nasıl sağlanacak veya İslam bütün bir yeryüzünde nasıl hakim olabilecektir?"

Bu önemli soruya değişik çevrelerden çok değişik cevaplar verilmektedir. Ne var ki bu değişik cevapların genel ve ortak özelliği, çözümün Mehdi'ye nisbet edilmesi ve bu büyük hedefi Mehdi'nin gerçekleştireceği hususunda birleşmesidir. Bu kolaycı ve basit cevabı vererek "İslam'ın yeryüzündeki hakimiyetini beklenen Mehdi sağlayacaktır" iddiasını ileri sürenlere, bu iddiaya karşı çıkmadan önce şunu sormak istiyoruz.,

"Bu nasıl olacaktır?"

Çünkü konuyla ilgili rivayetleri dikkate aldığımız zaman 'Mehdi' olacak şahıs, olağanüstü özelliklere veya apaçık mucizelere sahip bir mü'min değildir. Ortak rivayetlere göre alim, salih ve muttaki bir mü'mindir. Bu vasıflara sahip bir mü'min şimdi aramızda olsa ve dünya müslümanlarını kendi etrafında vahdete davet etse, bu davete kimler icabet edecektir ki?

Bilindiği gibi hakka açık insanların veya toplumların Rabbani bir davete genel olarak icabet edebilmeleri, ya mucizelerle ya da ilme dayalı bir kabulle gerçekleşen hadiselerdir. Dolayısıyle dünya müslümanlarının Mehdi'ye yönelik olumlu yaklaşımlarının olağanüstü hallerden veya mucizelerden değil, ilmi bir bilinçten kaynaklanacağı ağırlık kazanmaktadır. Dünya müslümanlarını vahdete götürebilecek bu ortak bilinç ise hiç şüphesiz ki farklı toplumlardaki değişik kültürlere değil, bütün müslümanları bağlayıcı İlahi vahye dayanan bir bilinç olacaktır. Fakat ne var ki bütün bu imkanları içeren Kur'an-ı Kerim gibi bir kaynağa sahip olan dünya müslümanları, henüz bu kaynaktan yeterince faydalanabilmiş ve söz konusu ilmi bilince erişebilmiş değillerdir.

Mehdi meselesini Kur'an-ı Kerim'e göre değerlendirdiğimiz zaman, İslam'ın bütün bir yeryüzündeki hakimiyetini Mehdi'nin şahsına bağlayanların içine düştükleri ilk yanılgıyı görmemiz mümkündür. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de zikredilen ve İslam'ın bütün bir yeryüzündeki hakimiyetiyle ilgili olan hüküm; bir şahsı değil, bütün ümmeti muhatap alan genel bir hükümdür. Kur'an-ı Kerim, bütün dünya müslümanlarına bu hükmün gerçekleşebilmesini bir şahsa bağlayarak o şahsı beklemelerini değil, bütün müslümanlar olarak bu uğurda cehdetmelerini emretmektedir.

Mehdi ile karşılaşma vakıası,
dünya müslümanlarının bu ortak ve bilinçli mücadelesiyle ortaya çıkabilecek bir vakıadır. Çünkü Mehdi'likle ilgili ortak rivayetler sebeb sonuç ilişkisi dikkate alınarak ve gerçekleşebilir boyuttan incelendiği zaman; bu vakıanın, bilinçli ve evrensel bir tevhidi mücadelenin tabi bir neticesi olduğu ve olabileceği gözükür. Nitekim ortak rivayetlerde bir grup insanın Mehdi olarak gördükleri şahsa Mekke'de biat etmek istedikleri, söz konusu şahsın bu teklifi kabul etmediği ancak ısrarlı teklifler neticesinde kabul etmek durumunda kaldığı ve bir grup insanın biat etmesinin akabinde dünyanın birçok yöresinden insanların akın akın biat ettikleri bildirilmektedir. Şimdi bizlere bildirilen bu haberleri ilmi olarak tahlil edelim;

Dünya müslümanlarını kendi imameti altında toplayacak olan şahsın alim, salih ve muttaki olacağı konusunda hiçbir itiraz ve ihtilafımız yoktur. Meseleyi alim, salih ve muttaki olan bu şahsa göre değerlendirdiğimiz zaman,bu şahsın biat teklifini neden kabul etmediğini ve bu dehşetli sorumluluktan neden kaçındığını anlayabiliriz. Çünkü karşılaşılan teklifleri hesap gününe göre değerlendirerek "Ben bu makama layık mıyım?" veya "Ben bu konumun gereğini yapabilir miyim?" endişesini taşımak, her alimde olması gereken ve olabilen yaklaşımlardır. Mehdi olacak şahsın biat tekliflerini kabul etmemesinden ortaya çıkan diğer gerçek ise, kendisine Mehdi'likle ilgili İlahi bir uyarının gelmediği, daha açık bir ifadeyle kendisinin Mehdi olduğunu veya Mehdi olacağını bilmemesidir. Çünkü Mehdi olduğu kendisine İlahi bir uyarıyla bildirilmiş olsaydı, bu yükümlülükten kaçınması ve ictinap etmesi düşünülemezdi.

Bizlere bildirilen ortak haberlerde biat etmek isteyenlerin, bu tekliflerinde ısrar etmeleri ve neticede biat etmeleri vardır. Mehdi olabilecek şahsın alim olduğunu dikkate aldığımız zaman, biat etmek isteyenlerin ısrarı ve ısrar neticesinde biat etmeleri konusunda şunları söyleyebiliriz. Herhangi bir alim hangi konuda olursa olsun, cahillerin ısrarlı tekliflerine ve tehditlerine göre durumunu değiştirmez. Biat etmek isteyenlerin ısrarı neticesinde biat alınmışsa, ısrar edenlerin cahil olmayıp ilim sahibi oldukları açığa çıkar. Nitekim bir grup insanın biat etmesinden sonra dünyanın dört bir tarafından insanların akın akın biat etmesi, biat eden bir gurup insanın salih ve yetkin mü'minler olduğuna ve kendilerine bağlı birçok cemaati temsil ettiklerine işaret etmektedir.

Meseleyle ilgili olarak dikkate alınması gereken diğer bir husus ise, ilim sahibi olan bir grup müslümanın Mehdi olacak şahsa neden biat etmek istedikleri ve bu isteklerinde neden ısrar ettikleridir. Tabi ki bu soruya, Mehdi'nin vasıflarıyla, ismiyle, nesebiyle ilgili çeşitli rivayetleri esas alarak ortak bir cevap veremeyiz. Çünkü ilim sahibi kimseler birbiriyle çelişen zanni haberlerden hareket ederek, evrensel İslami Hareketi bir kişiye emanet etmezler. Bizlere göre ilim sahibi kimselerin biat etmek istemeleri ve bu isteklerinde ısrar etmeleri, yine İlahi vahye dayanan bilinçli bir yaklaşımdır. Bu kimseler Mehdi olabilecek şahsı ilim ve takva yönünden yetkin ve yeterli gördükleri için, bu yaklaşımda bulunmakta ve bu isteklerinde ısrar etmektedirler.

Mehdilikle ilgili olarak ileri sürülen efsanevi görüşlerden etkilenmeden ve hiç kimseyi de böylesi şeylerle etkilemeye çalışmadan meseleyi toparlayacak olursak, Mehdi'lik vakıası evrensel İslami harekette karşılaşılabilecek bir vakıadır. Daha açık bir ifadeyle dünya müslümanları kıyametten önce bir imam etrafında vahdeti sağlayabileceklerdir.

İşte vahdeti sağlayabilecek olan bu imam, verilen haberlere göre Mehdi olacaktır. Bu noktada peygamberlik ile mehdiliği kesin hatlarıyla birbirinden ayırmamız gerekir. Peygamber olmakla veya olabilmekle ilgili herhangi bir İlahi vaad yoktur. "Şunları yerine getirirseniz, sizlere peygamberlik veririm.." şeklinde bir İlahi vaad olmadığı gibi, şanı yüce Rabbimiz peygamberlikle ilgili olarak "Dilediğimi seçerim" buyurmaktadır. Önderlik veya imamlık meselesi ise İlahi vaadlerle ilgili meselelerdir. Bu İlahi vaadlerin gereğini yaparak mü'minlerle hayırlarda yarışmak, bazı müslümanları öne, önderlik veya imamlık konumuna getirebilecektir. Dünya müslümanları birbirleriyle hayırlarda yarışarak peygamberlik konumuna ulaşamazlar, ancak imam veya önder olabilirler.

Mehdilik veya dünya müslümanlarını kendi etrafında toplayabilme konumu da, İlahi vaadlerle ilgili bir konum olup; hayırlarda yarışarak, azmederek ve cehdederek bu İlahi yardıma ve vaade mazhar olunabilir. Her mü'min için önü açık ve gerçekleşebilir bir hedeftir bu. Hayırlarda yarışan ve hayırlarda yarışmaya teşvik edilen mü'minler içinde özel imtiyazlılar, rüyalarda özel vaadlere muhatap olanlar yoktur. İlahi vaadler bütün mü'minlere yöneliktir. Bu vaadlerin gereğini yerine getirenler, azmederek, sebat ederek ve bütün güçleriyle cehdederek öne geçebileceklerdir. Yeter ki bu vaadlerin gereğini yerine getirebilsinler, yeter ki güçleri nisbetince cehdedebilsinler..

Dünya müslümanlarının vahdeti, sık sık gündeme gelen ve bütün müslümanlar tarafından arzu edilen bir vahdettir. Bu vahdete doğru atılması gereken ve atılacak adımlar, dünya müslümanlarının içinde bulunduğu bu konumdan hareket edilerek atılacak adımlardır. Bu evrensel vahdet yolunda aşılması gereken çok engel, ikame edilmesi gereken çok gerçek vardır. Şüphesiz ki ümmetin içindeki yetkin mü'minler bu uğurda uzun ve çileli bir mücadeleye girecekler, bu mücadelede birbirleriyle yardımlaşacaklar ve aynı zamanda hayırlarda yarışacaklardır. Tabi ki bu rahmetli mücadele içersinde bazı şahıslar temayüz edecekler ve diğer ilim sahiplerinin gıpta ettikleri bir kimliğe ulaşabileceklerdir. Böylesi mümtaz bir kimliğe ulaşan alim, salih ve muttaki bir mü'mine, diğer ilim sahiplerinin biat etmek istemeleri ve bu isteklerinde ısrarlı davranmaları ise şaşırtıcı olmayan ilmi bir yaklaşımdır.

Sonuç olarak "Dünya müslümanlarının vahdetini Mehdi sağlayacaktır" ifadesi yerine, "Dünya müslümanlarının vahdetini sağlayabilen mü'min Mehdi olacaktır" diyoruz.

Bu iki ifade arasındaki fark,
Mehdi'ye yönelik geleneksel yaklaşım ile bizim yaklaşımımız arasındaki farktır. Dolayısıyle dünya müslümanlarının vahdetini sağlayacak bir Mehdi beklemekle değil, Mehdi'nin bu misyonunu yerine getirmeye çalışmakla ve bu istikametteki hayırlarda yarışmakla mükellef olduğumuzu hatırlatmak istiyoruz.

Sapmaktan ve sapıklığa neden olmaktan Rabbimize sığınarak meseleyi bu şekilde anladığımızı belirtiyor, yanlışımız veya yanılgımız varsa mü'minleri bağlayıcı Kur'ani delillerle düzeltilmemizi tekrar istirham ediyoruz.

18 Mart 2014
Mehmed ALAGAŞ



Yorum Yap


Yorumlar yeniden eskiye doğru sıralanmıştır.
Sıralamayı çevirmek için tıklayınız.

Mehmed Alagaş
12-12-2015 11:31
#1445
Selam

Bilal kardeşim, zanni değerlendirmeleri bir kenara bırakarak Mehmed abinin Nebevi sünnete yaklaşım konusundaki yazılarını okumanı ve anlayamadığın bir husus varsa açıkça sormanı tavsiye ediyorum.

Allah'a emanet olalım..

Bilal
11-12-2015 09:55
#1438
sünnete mesefa

sayın Alağaş abim , hocam hadislerle bir sorununuz varmı elbette KURAN, ÖNCELİĞİMİZ ama ALLAH belli ayetlerde Allaha ve peygamberi MUHAMMED (S.A.V) itaat edin der Selamünaleyküm

Mehmed Alagaş
07-08-2015 21:09
#1107
Ve aleykümselam

Ve sınava girenlerin hepsini elemeli..
Bülend Sungur
07-08-2015 15:42
#1105
MSS düzenlenmeli...

Çok fazla aday var! Mehdi Seçme Sınavı düzenlenmeli...

http://kuranizeka.blogspot.com.tr/2013/01/mehdi-adaylarna-sorular.html
Mehmed Alagaş
29-04-2014 22:53
#506
Ve aleykümselam Abdullah kardeşim

Bazı kardeşlerimin neden s.a. yazdıklarını anlayabilmiş değilim. Klavyede bir şeyler yazıyorsak, klavyede yazabileceğimiz bu en güzel ve hayırlı kelimeleri tam olarak yazmaktan üşenmemeliyiz. Çok meşgul insanlar olarak vakitten tasarruf etmek istiyorsak, kopyala yapıştır da yapabiliriz. Her neyse telefonlardaki meilleşmelerde nelerin nasıl yazıldığını takip etmediğim için herhalde ben bu konuda çağımızın gerisinde kalmış oluyorum.

Soruna gelecek olursam önce teşekkür etmek isterim. Din söz konusu olduğu için dikkatle yazmaya çalıştığım cümleleri aynı dikkatle okumuşsun. Söylediğin gibi bu konuda ayet yoktur şeklinde kesin ve iddialı bir ifade yerine genel Kur'an görüşümüzden hareketle "açık bir hüküm veya açık bir haber yoktur" diyoruz. Çünkü bu konuda müstakil araştırmalar yapmadığımız ve meselenin bu boyutunda Kur'an-ı Kerim'i baştan sona incelemediğimiz için, açıkça olmasa da meselenin bu boyutuna işaret eden ve bu işaretle meseleyi kısmen cevaplayan ayetler olabilir.

Mesela Hac 15'de zikredilen kişinin Efendimiz (s.a.v.) değil de göğün yollarının bulunduğu dönemde ortaya çıkabilecek bir kişi olduğu düşünülürse, bu ayet bile meselemizin o boyutuna işaret eden bir ayet olabilir. Ancak biraz önce de söylediğim gibi herhangi bir meselede Kur'an'i mutmainliğe ulaşmamışsak, kesin ve iddialı ifadelerden sakınmamız gerekir.

Cennet duasıyla..

Abdullah
29-04-2014 22:21
#505
S.A.
Yazınızın başlangıcında mehdiyle ilgili hiçbir ayet yoktur yerine açık bir hüküm veya açık haber yoktur diyorsunuz. Bu şüpheli bir ifade olmamışmı? Açıklamanızı isterim.
Bekir Ziya
21-03-2014 00:40
#423
Güzel Tespit

Yıllarca rivayetlerde anlatılan Mehdi denilen mübareğin gelişini bekleyip durdum. Son bir kaç yılda şunu çok iyi anladım ki, dünya müslümanları Kur'an etrafında toplanmadıkça birleşemeyecek, birleşme iradesi gösteremeyince de Mehdi denilen lider gelmeyecekti. Görüyorum ki siz, bu gerçeği 80'li yıllarda tespit etmişsiniz. Üstelik benim zanni olarak düşündüğüm şeyi siz Kur'ani olarak ortaya koymuşsunuz hocam. Sağolun var olun...


Güvenlik Kodu (*)
İşlemin sonucunu aşağıya yazınız : 28 çarpı 2 = ?


(*) Zorunlu

LÜTFEN DİKKAT:
IP numaranız kaydedilmektedir. Yorumlarınız sebebiyle ilgili kişi ve kurumların yasal işlemler başlatabileceğini unutmayınız. Aşağıdaki sebeplerle yorumlarınız onaylanmayacaktır.
  • Küfür, hakaret, tehdit, rencide edici ifadeler
  • İnançlara saldırı
  • Büyük harflerle yazılmış cümleler